21 Aralık 2016 Çarşamba

lafzî izafet (çakma izafet)

lafzî izafet (çakma izafet)


Arapçada bir isim -tâbi olması (yani sıfat, bedel, matuf, bedel olması dışında)- iki yerde mecrûr olur: (1) Harf-i cerden sonra, (2) Muzaftan sonra.
1) في الصَّفِّ 
2) بَيْتُ الرَّجُلِ
1) sınıfta
2) adamın evi

Daha önce isim tamlaması üzerinde durulmuştu. Hatırlayalım: İsim tamlaması Türkçeye belirtili ise -genellikle- "...ın ...ı" ekleriyle, belirtisiz ise -genellikle- "bir ...ın ...ı" ya da "... ...ı" şeklinde tercüme edilir.
1) كِتَابُ الطَّالِبِ / جَرِيدَةُ الْمُسَافِرِ
2) كَاتِبُ الْكِتَابِ / كَاتِبَةُ الْمَقَالَةِ
1) öğrencinin kitabı
2) kitabın yazarı
1) كِتَابُ طَالِبٍ
2) كَاتِبُ قِصَّةٍ
1) bir öğrencinin kitabı (bir öğrenci kitabı)
2) bir hikayenin yazarı (bir hikaye yazarı)

Aşağıdaki örneklere bakalım, isim tamlamalarına ne kadar da benziyorlar. Fakat, hem Türkçe çevirilerini gördüğünüzde, hem de aşağıdaki tamlamalarda marifeye muzaf olan isimlerin nekra olduğunu öğrendiğinizde şaşıracaksınız. Çünkü bunlar, biçim açısından isim tamlamasına benziyor (isim tamlamasına benziyorlar, ama değiller); zira, muzaftan sonraki isim (ikinci isim) mecrur olarak geliyor.

1) جَمِيلُ الْوَجْهِ
2) طَوِيلُ الْقَامَةِ
1) güzel yüzlü (yüzü güzel)
2) uzun boylu (boyu uzun)

Bu iki örnek, hakikî/gerçek isim tamlaması değildir. Çünkü hem "...ın ...ı" şeklinde tercüme edilmemektedir, hem de tamlamadaki muzaf, nekradır (oysa hakiki izafette, marife bir isme muzaf olan isim de marifedir), hem de bu iki örnekteki muzaf, EL takısı alabilir; el takısı alırsa tamlama marife olur, el takısı almazsa tamlama nekra olur (oysa hakiki izafette muzaf, asla EL takısı almaz).
Arapçada bu iki tamlama lafzî izafet olarak kabul edilir (çünkü görüntüde isim tamlamasından hiçbir farkı yok). Oysa daha yakından bakıldığında bunların isim tamlaması yönü, aldatıcıdır, sahtedir. Arapça kitaplarda bu iki örnek, "müştak ismin, fâiline izafeti" başlığı altında da incelenir.

Türkçe güzel yüzlü, zengin kocalı, güzel köylü, kırık kollu, temiz odalı, kesik kulaklı, geniş bahçeli ... ya da yüzü güzel, kocası zengin, kolu kırık ... gibi ifadeler, bu tarz izafetle Arapçaya aktarılabilir.
Bunun yolu, önce "güzel yüz", "geniş bahçe", "zengin koca"... gibi normal sıfat tamlaması oluşturmak, daha sonra da sıfat olarak gelen sözcüğü öne alıp peşinden gelen ismi mecrur hale getirmek. "güzel yüz" terkibindeki "güzel" sözcüğünü, "yüz" sözcüğünün önüne alıp, "yüz" sözcüğünü mecrur yapınca, "güzel yüzlü / yüzü güzel olan" anlamı otomatikman ortaya çıkmaktadır.
الْوَجْهُ الْجَمِيلُ  ¬ الْجَمِيلُ الْوَجْهِ ـ جَمِيلُ الْوَجْهِ
الْحَدِيقَةُ الْوَاسِعَةُ  ¬ الْوَاسِعَةُ الْحَدِيقَةِ ـ وَاسِعَةُ الْحَدِيقةِ

Terkibi kurduktan sonra yapılması gereken şey "yüzü güzel / güzel yüzlü olan" kişinin tekil, ikil ya da çoğul oluşunu, müzekker ya da müennes oluşunu ve tamlamanın, NEKRA mı MARİFE mi olacağını belirlemektir. Aşağıdaki örnekleri bu çerçevede inceleyin:

Belirtisiz Lafzî İzafet
جَمِيلُ الْوَجْهِ
جَمِيلَا الْوَجْهِ
جُمَلَاءُ الْوَجْهِ
tekil müzekker
ikil müzekker
çoğul müzekker
güzel yüzlü
güzel yüzlüler
güzel yüzlüler
جَمِيلَةُ الْوَجْهِ
جَمِيلَتَا الْوَجْهِ
جَمِيلَاتُ الْوَجْهِ
tekil müennes
ikil müennes
çoğul müennes
güzel yüzlü
güzel yüzlüler
güzel yüzlüler

Not: Lafzî izafette muzaf, el takısı almamışsa tamlama nekradır. Lafzî izafette tamlamayı marife yapmak için, muzafın başına el takısı getirmek gerekir.
· Lafzî izafette kendisinden sözü edilen kişinin tekil, ikil, çoğul müzekker ya da müennes oluşunu belirleyen şey, muzafın tekil, ikil, çoğul müzekker ya da müennes oluşudur.

Belirtili Lafzî İzafet
اَلْجَمِيلُ الْوَجْهِ
اَلْجَمِيلَا الْوَجْهِ
اَلْجُمَلَاءُ الْوَجْهِ
tekil müzekker
ikil müzekker
çoğul müzekker
güzel yüzlü
güzel yüzlüler
güzel yüzlüler
اَلْجَمِيلَةُ الْوَجْهِ
اَلْجَمِيلَتَا الْوَجْهِ
اَلْجَمِيلَاتُ الْوَجْهِ
tekil müennes
ikil müennes
çoğul müennes
güzel yüzlü
güzel yüzlüler
güzel yüzlüler

Not: Lafzî izafette muzaf, el takısı almışsa tamlama marifedir. Lafzî izafette tamlamayı nekra yapmak için, muzafın başındaki el takısını düşürmek gerekir.

Lafzî izafette dikkatimizi neler çekiyor:
(1) Muzaf, el takısı alırsa tamlama marife, el takısı almazsa tamlama nekra olur.
(2) Muzaf, nitelik bildiren bir isimdir (sıfat-ı müşebbehe, ism-i mef’ûl, ism-i mensûb ve bazı ism-i fâiller).
(3) Muzaf, tamlama lafzî/sahte olsa da ikil ve çoğul nunu almaz.
(4) Lafzî izafet, sahiplik bildirir (güzel yüzlü / yüzü güzel olan).

Not: İsm-i fâilin mefulüne izafeti de lafzî izafet çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu konu, müştak isimlerin ve mastarın, fiil gibi cümle öğesi alması başlığında değerlendirilecektir.

Lafzî izafet, ya tek başına bir cümle öğesi olabilir ya da kelime grubunun bir elemanı olarak kullanılabilir.

Lafzî izafet örnekleri

1) حَسَنٌ، طَالِبٌ جَمِيلُ الْوَجْهِ.
2) حَسَنٌ وَعَلِيٌّ، طَالِبَانِ جَمِيلَا الْوَجْهِ.
3) حَسَنٌ وَعَلِيٌّ وَحُسَيْنٌ طُلَّابٌ جُمَلَاءُ الْوَجْهِ.
4) زَيْنَبُ، طَالِبَةٌ جَمِيلَةُ الْوَجْهِ.
5) زَيْنَبُ وَخَدِيجَةُ، طَالِبَانِ جَمِيلَتَا الْوَجْهِ.
6) زَيْنَبُ وَخَدِيجَةُ وَمَرْيَمُ، طَالِبَاتٌ جَمِيلَاتُ الْوَجْهِ.
1) Hasan, güzel yüzlü bir öğrencidir.
2) Hasan ve Ali, güzel yüzlü öğrencilerdir.
3) Hasan, Ali ve Hüseyin, güzel yüzlü öğrencilerdir.
4) Zeynep, güzel yüzlü bir öğrencidir.
5) Zeynep ve Hatice, güzel yüzlü öğrencilerdir.
6) Zeynep, Hatice ve Meryem, güzel yüzlü öğrencilerdir.

1) الطَّالِبُ الطَّوِيلُ الْقَامَةِ يَجْلِسُ فِي الصَّفِّ.
2) الطَّالِبَانِ الطَّوِيلَا الْقَامَةِ يَجْلِسَانِ فِي الصَّفِّ.
3) الطُّلَّابُ الطِّوَالُ الْقَامَةِ يَجْلِسُونَ فِي الصَّفِّ.
4) الطَّالِبَةُ الطَّوِيلَةُ الْقَامَةِ تَجْلِسُ فِي الصَّفِّ.
5) الطَّالِبَتَانِ الطَّوِيلَتَا الْقَامَةِ تَجْلِسَانِ فِي الصَّفِّ.
6) الطَّالِبَاتُ الطَّوِيلاتُ الْقَامَةِ يَجْلِسْنَ فِي الصَّفِّ.
1) Uzun boylu öğrenci, sınıfta oturuyor.
2) Uzun boylu iki öğrenci, sınıfta oturuyor.
3) Uzun boylu öğrenciler, sınıfta oturuyor.
4) Uzun boylu öğrenci, sınıfta oturuyor.
5) Uzun boylu iki öğrenci, sınıfta oturuyor.
6) Uzun boylu öğrenciler, sınıfta oturuyor.

1) حَسَنٌ الْجَمِيلُ الْوَجْهِ زَارَنَا أَمْسِ.
2) عائشةُ، تَلْبَسُ قَمِيصاً أَحْمَرَ اللَّوْنِ وَقُبَّعَةً سَوْدَاءَ اللَّوْنِ.
3) حَسَنٌ، يَلْبَسُ قَمِيصاً أَحْمَرَ اللَّوْنِ وَقُبَّعَةً سَوْدَاءَ اللَّوْنِ.
4) الطُّلَّابُ يَلْبَسُونَ قُمْصَاناً حَمْرَاءَ اللَّوْنِ. الطَّالِبَاتُ يَلْبَسْنَ قُمْصَاناً حَمْرَاءَ اللَّوْنِ.
5) الْحِمَارُ حَيَوَانٌ كَبِيرُ الْعَيْنَيْنِ وَطَوِيلُ الْأُذُنَيْنِ. الْحَمِيرُ حَيَوَانَاتٌ كَبِيرَةُ الْعَيْنَيْنِ وَطَوِيلَةُ الْأُذُنَيْنِ.
6) الْأَرْنَبُ حَيَوَانٌ أَلِيفٌ قَصِيرُ الذَّنَبِ. أَمَّا الْأَسَدُ فَحَيَوَانٌ مُخِيفُ الْمَنْظَرِ.
1) Güzel yüzlü Hasan, dün bizi ziyaret etti.
2) Ayşe, kırmızı renkli bir gömlek ve siyah renkli bir şapka giyiyor.
3) Hasan, kırmızı renkli bir gömlek ve siyah renkli bir şapka giyiyor.
4) Öğrenciler, kırmızı renkli gömlekler giyiyor.
5) Eşek, koca gözlü ve uzun kulaklı bir hayvandır. Eşekler, koca gözlü ve uzun kulaklı hayvanlardır.
6) Tavşan, kısa kuyruklu evcil bir hayvandır. Aslan ise görüntüsü korkunç yırtıcı bir hayvandır.


ADÎM/عَدِيم (yoksun) sözcüğü de lafzî izafette sıkça kullanılan bir sözcüktür.
“merhamet yoksunu / acımasız”, “akılsız”, “yağsız”, “şahsiyetsiz”, “duygusuz”, “faydasız” … gibi.

1) الظَّالِمُ عَدِيمُ الرَّحْمَةِ وعَدِيمُ الْإحْسَاسِ. أَمَّا الْخَائِنُ فَعَدِيمُ الشَّخْصِيَّةِ وَعَدِيمُ الْعَقْلِ.
2) الظَّالِمَانِ عَدِيمَا الرَّحْمَةِ وَعَدِيمَا الْإحْسَاسِ. أَمَّا الْخَائِنَانِ فَعَدِيمَا الشَّخْصِيَّةِ وَعَدِيمَا الْعَقْلِ.
3) الظَّالِمُونَ عُدَمَاءُ الرَّحْمَةِ وَعُدَمَاءُ الْإحْسَاسِ. أَمَّا الْخَائِنُونَ فَعُدَمَاءُ الشَّخْصِيَّةِ وَعُدَمَاءُ الْعَقْلِ.
4) الظَّالِمَةُ عَدِيمَةُ الرَّحْمَةِ وَعَدِيمَةُ الْإحْسَاسِ. أَمَّا الْخَائِنَةُ فَعَدِيمَةُ الشَّخْصِيَّةِ وَعَدِيمَةُ الْعَقْلِ.
5) الظَّالِمَتَانِ عَدِيمَتَا الرَّحْمَةِ وَعَدِيمَتَا الْإحْسَاسِ. أَمَّا الْخَائِنَتَانِ فَعَدِيمَتَا الشَّخْصِيَّةِ وَعَدِيمَتَا الْعَقْلِ.
6) الظَّالِمَاتُ عَدِيمَاتُ الرَّحْمَةِ وَعَدِيمَاتُ الْإحْسَاسِ. أَمَّا الْخَائِنَاتُ فَعَدِيمَاتُ الشَّخْصِيَّةِ وَعَدِيمَاتُ الْعَقْلِ.
1, 4) Zalim, acımasız ve duygusuzdur. Hain ise şahsiyetsiz ve akılsızdır.
2, 3, 5, 6) Zalimler, acımasız ve duygusuzdur. Hainler ise şahsiyetsiz ve akılsızdırlar.


Not: Lafzî izafet terkibiyle anlatım bulan kavramlar, farklı şekillerde de ifade edilebilir. Diğer bir ifadeyle bir kavram, Arapçada farklı şekillerde ifade edilebilir. 
"GÜZEL YÜZLÜ" / "YÜZÜ GÜZEL BİR ADAM" terkibi, aşağıdaki şekillerde anlatılabilir.

1) رَجُلٌ جَمِيلُ الْوَجْهِ
2) رَجُلٌ ذُو وَجْهِ جَمِيلٍ
3) رَجُلٌ وَجْهُهُ جَمِيلٌ
4) رَجُلٌ جَمِيلٌ وَجْهُهُ
1) nekra bir isim + nekra lafzî izafet
hatırla: lafzî izafette muzaf, el takılı değilse tamlama bütün olarak nekradır.
2) nekra bir isim + belirtisiz isim tamlaması (ZU: sahip anlamında muzaf + "güzel bir yüz" anlamında belirtisiz sıfat tamlaması)
hatırla: ZU, hakiki izafet terkibinde ortaya çıkar; nekra muzaf olduğunda tamlama da nekra olur.
3) nekra bir isim + sıfat olarak gelen ve mübteda-haberden oluşan isim cümlesi 
hatırla: nekra bir isimden sonra gelen cümleler sıfat olur; çünkü her C, nekradır.
4) nekra bir isim + fiil gibi cümle öğesi alan CEMÎL sözcüğü + fail
hatırla: CEMÎL sözcüğü, bir fiilimsidir (fiilden türetilen ve nitelik bildiren müştak bir isimdir ve nitelik bildiren müştak isimler, fiil gibi cümle öğesi alabilir) ve VECHUHU sözcüğü onun fâil öğesidir. Bu olgu, "müştak isimlerin fiil gibi amel etmesi" ve "sebebî sıfat" başlıkları altında incelenir. Bu olguda CEMÎL sözcüğü sebebî sıfat olarak, sadece marifelik-nekralık açısından kendisinden önceki mevsuf isme uyar. Mevsuf nekra olduğu için CEMÎL sözcüğü de nekra olarak gelmiştir.

"GÜZEL YÜZLÜ" / "YÜZÜ GÜZEL BİR ADAM" anlamına gelen yukarıdaki terkipleri MARİFE yapmak istersek karşımıza şu yapılar çıkar:
1) الرَّجُلُ الْجَمِيلُ الْوَجْهِ
2) الرَّجُلُ  ذُو الْوَجْهِ الْجَمِيلِ
3) الرَّجُلُ الَّذِي وَجْهُهُ جَمِيلٌ
4) الرَّجُلُ الْجَمِيلُ وَجْهُهُ
1) marife bir isim + marife lafzî izafet
hatırla: Lafzî izafette muzafın marife olması için, muzaf elemanı EL takısı almalıdır.
2) nekra bir isim + belirtili isim tamlaması (ZU: sahip anlamında muzaf + "güzel yüz" anlamında belirtili sıfat tamlaması)
hatırla: ZU, nekraya muzaf olursa tamlama da nekra, marifeye muzaf olursa tamlama da marife olur. Çünkü ZU ile kurulan terkipler, hakikî izafettir.
3) marife bir isim + ELLEZİ + mübteda-haberden oluşan isim cümlesi
hatırla: Her C, nekradır. Nekra olan C'leri marife yapmanın yolu, önüne ism-i mevsûl getirmektir.
4) marife bir isim + fiil gibi cümle öğesi alan EL-CEMÎL sözcüğü + fail
hatırla: CEMÎL sözcüğü, bir fiilimsidir (fiilden türetilen ve nitelik bildiren müştak bir isimdir ve nitelik bildiren müştak isimler, fiil gibi cümle öğesi alabilir) ve VECHUHU sözcüğü onun fâil öğesidir. Bu olgu, "müştak isimlerin fiil gibi amel etmesi" ve "sebebî sıfat" başlıkları altında incelenir. Bu olguda CEMÎL sözcüğü sebebî sıfat olarak, sadece marifelik-nekralık açısından kendisinden önceki mevsuf isme uyar. CEMÎL sözcüğü, bu yüzden EL takısı almıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder