19 Aralık 2016 Pazartesi

kâne ve benzerleri (kâne'nin haber türleri)

kâne ve benzerleri ve kâne'nin haber türleri

KÂNE, mübteda ve haber'den oluşan isim cümlesinin başına gelen; mübtedayı ref' ederek İSMİ ve haberi de nasb ederek HABERİ olarak adlandırılan yardımcı bir fiildir. Mazi siygalı KÂNE, cümleye, İDİ anlamı katar.

Daha önce, isim cümlesinin HABER TÜRLERİnden bahsedilmiş ve haberin müfret, şibih cümlesi (car-mecrur ya da zarf) ve cümle (isim cümlesi ya da fiil cümlesi) olabileceği anlatılmıştı.

İsim cümlesinin haber türleri için söz konusu olan bu durum, KÂNE vb.'nin haber türleri için de söz konusudur. Nitekim KÂNE vb., isim cümlesinin önüne gelen; diğer bir ifadeyle isim cümlesinin mübteda ve haber öğelerini, kendisine malzeme olarak kullanan (nakıs ve nâsıh) fiillerdir. Her tür isim cümlesinin en başına KÂNE vb.'nin biri getirilebilir.

İsim cümlesinin haber türleri ile kâne vb.'nin haber türleri arasındaki tek fark, KÂNE vb.'nin MÜFRET olarak gelen haberinin (yani yükleminin) lafzen MANSUP olmasıdır. Kâne vb.'nin müfret olmayan haber türlerinde ise herhangi bir ses değişikliği olmaz; olduğu gibi kullanılır (Not: İ'rap edilirken, kâne'nin müfret olmayan haber türleri için, NASB mahallinde olduğu ifade edilir).


KÂNE VB.'NİN HABER TÜRLERİ:

(1) Müfret türünden haber örnekleri:
1) كَانَ حَسَنٌ، طَالِباً.
2) كَانَ حَسَنٌ، رَجُلاً ذَكِيّاً.
3) كَانَ حَسَنٌ، أَباً.
4) كَانَ حَسَنٌ، صَدِيقَ عَلِيٍّ.
5) كَانَ حَسَنٌ، صَدِيقاً وَفِيّاً وأَباً رَحِيماً ورَجُلاً كَرِيماً.
6) كَانَ حَسَنٌ، وَالِدَ خَالِدٍ وأَخَ مَرْيَم وجَدَّ بَكْرٍ وَابْنَ مُحَمَّدٍ وحَفِيدَ مُصْطَفَى.
7) كَانَ وَالِدُ حَسَنٍ، مُدَرِّساً مُتَقَاعِداً.
1) Hasan, bir öğrenciydi.
2) Hasan, zeki bir adamdı.
3) Hasan, bir babaydı.
4) Hasan, Ali'nin arkadaşıydı.
5) Hasan, vefakar bir arkadaş, merhametli bir baba ve cömert bir adamdı.
6) Hasan, Halit'in babası, Meryem'in kardeşi, Bekir'in dedesi, Muhammet'in oğlu ve Mustafa'nın torunuydu.
7) Hasan'ın babası, emekli bir öğretmendi.

(2) Şibih cümlesi türünden haber örnekleri:

1) كَانَ حَسَنٌ، فِي الصَّفِّ.
2) كَانَ حَسَنٌ، أَمَامَ الصَّفِّ.
3) كَانَ الْاِمْتِحَانُ بَعْدَ سَاعَةٍ.
4) كَانَ حَسَنٌ، هُنَاكَ.
5) كَانَت الرِّحْلَةُ إلَى إِزْمِير.
1) Hasan, sınıftaydı.
2) Hasan, sınıfın önündeydi.
3) İmtihan, bir saat sonraydı.
4) Hasan, oradaydı.
5) Gezi, İzmir'eydi.


(3) İsim cümlesi ve Fiil cümlesi türünden haber örnekleri:

1) كَانَ حَسَنٌ، كَتَبَ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
2) كَانَ حَسَنٌ، يَكْتُبُ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
3) كَانَ حَسَنٌ، يَجْلِسُ وَالِدُهُ فِي الْحَدِيقَةِ.
4) كَانَ حَسَنٌ، وَالِدُهُ مَرِيضٌ.
5) كَانَ حَسَنٌ، وَالِدُهُ يُدَرِّسُ الْحِسَابَ فِي مَدْرَسَةٍ خَاصَّةٍ.
6) كَانَ حَسَنٌ، أُمُّهُ فِي الْمُسْتَشْفَى.
7) كَانَ حَسَنٌ، أُمُّهُ صَدِيقَةُ زَيْنَب.
1) Hasan, dersi evde yazdıydı / yazmıştı.
2) Hasan, dersi evde yazıyordu/yazardı.
3) Hasan'ın, babası, bahçede oturuyordu/otururdu.
4) Hasan'ın, babası, hastaydı.
5) Hasan'ın, babası, özel bir okulda matematik öğretiyordu/öğretirdi.
6) Hasan'ın, annesi, hastanedeydi.
7) Hasan'ın, annesi, Zeynep'in arkadaşıydı.

KÂNE ve BENZERLERİ (كَانَ وَأَخَوَاتُهَا)
kâne ve benzerleri şunlardır: كَانَ ، أَصْبَحَ ، أَضْحَى ، أَمْسَى ، بَاتَ ، ظَلَّ
kâne: cümleye idi anlamı katar, günün herhangi bir vaktiyle sınırlı değildir.
asbaha: cümleye idi anlamı katar, günün sabah vaktiyle sınırlıdır. Türkçeye "sabah ... idi / sabahı ... geçirdi" şeklinde tercüme edilebilir.
adhâ: cümleye idi anlamı katar, günün kuşluk vaktiyle sınırlıdır. Türkçeye "kuşluk vakti ... idi / kuşluk vaktini ... geçirdi" şeklinde tercüme edilebilir.
emsâ: cümleye idi anlamı katar, günün akşam vaktiyle sınırlıdır. Türkçeye "akşam ... idi / akşamı ... geçirdi" şeklinde tercüme edilebilir.
bâte: cümleye idi anlamı katar, gece vaktiyle sınırlıdır. Türkçeye "gece ... idi / geceyi ... geçirdi" şeklinde tercüme edilebilir.
zalle: cümleye idi anlamı katar, gündüz vaktiyle sınırlıdır. Türkçeye "gündüz/gün boyu ... idi / gündüzü/günü ... geçirdi" şeklinde tercüme edilebilir.


Kâne ve benzerlerine Örnekler:

Not: Bunlar arasında kâne'nin özel bir yeri vardır. Yukarıda verdiğimiz örneklerden bunu anlamak mümkün. Yukarıdaki örneklerde kâne'nin haber öğesinin çok farklı şekillerde gelebileceği görülmektedir. Nitekim kâne'nin Arapça cümlede kullanımı çok yaygındır. Ama diğerleri, hem kullanım sıklığı hem de haber öğesinin farklı şekillerde gelmesi açısından kâne gibi değildirler.

1) كَانَ الْعَامِلُ نَشِيطاً. كَانَ الْعَامِلُ فِي الْمَصْنَعِ.
2) أَصْبَحَ الْعَامِلُ نَشِيطاً. أَصْبَحَ الْعَامِلُ فِي الْمَصْنَعِ.
3) أَمْسَى الْعَامِلُ مُتْعَباً. أَمْسَى الْعَامِلُ فِي السَّرِيرِ.
4) أَضْحَى الْعَامِلُ نَشِيطاً. أَضْحَى الْعَامِلُ فِي الْمُسْتَشْفَى.
5) بَاتَ الْعَامِلُ مُتْعَباً. بَاتَ الْعَامِلُ فِي الطَّرِيقِ.
6) ظَلَّ الْعَامِلُ نَشِيطاً. ظَلَّ الْعَامِلُ فِي الْمَصْنَعِ.
1) İşçi, dinç/aktifti. 
2) İşçi, sabah dinçti (sabahı dinç geçirdi). 
3) İşçi, akşam yorgundu (akşamı yorgun geçirdi). 
4) İşçi, kuşluk vakti dinçti (kuşluk vaktini dinç geçirdi). 
5) İşçi, gece/gece boyu yorgundu (geceyi yorgun geçirdi). 
6) İşçi, gündüz/gün boyu dinçti (gündüzü dinç geçirdi). 

Not: Kâne ve benzerlerinin "oldu, bir halde diğer bir hale dönüştü" anlamında SÂRA gibi kullanımı da söz konusudur [bkz. Sayrûret Fiilleri (SÂRA ve benzerleri)]

İRAP: İnne ve benzerlerini cümle içinde kullanırken irap hatası yapmamak için, murap olan İSİMLERİNİN (öznelerinin) mansup olduğuna, haber öğelerinin ise merfu olduğuna dikkat etmek gerekiyor.

-Dolayısıyla KÂNE vb.nin İSMİ, tekil olduğunda DAMMELİ, ikil olduğunda ELİF'li, düzenli eril çoğul olduğunda VÂV'lı, düzenli dişil çoğul olduğunda DAMMELİ, düzensiz çoğul olduğunda ise yine DAMMELİ olması gerekmektedir.

-Dolayısıyla KÂNE vb.nin müfret HABERİ, tekil olduğunda FETHALI, ikil olduğunda YÂ'lı, düzenli eril çoğul olduğunda yine YÂ'lı, düzenli dişil çoğul olduğunda KESRALI, düzensiz çoğul olduğunda ise FETHALI olması gerekmektedir.

Not: KÂNE vb.nin müfret olmayan HABERİ, lafzen hareke değişimine uğramaz; MAHALLEN irap edilir.

NOT: Fiil ile merfû ismi (fâil) arasındaki müenneslik/müzekkerlik ilişkileri ve tekil/çoğul kullanımı, kâne türü fiillerle merfû isimleri (kâne vb.nin ismi) arasında da geçerlidir.

1ـ أ) يَكْتُبُ الطُّلَّابُ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ. الطُّلَّابُ يَكْتُبُونَ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ.
1ـ ب) كَانَ الطُّلَّابُ يَكْتُبُونَ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ. الطُّلَّابُ كَانُوا يَكْتُبُونَ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ.
1a) Öğrenciler, dersi sınıfta yazıyorlar.
1b) Öğrenciler, dersi sınıfta yazıyorlardı.

2 ـ أ) تَجْلِسُ الطَّالِبَةُ فِي الصَّفِّ. الطَّالِبَةُ تَجْلِسُ فِي الصَّفِّ.
2 ـ ب) كَانَتِ الطَّالِبَةُ تَجْلِسُ فِي الصَّفِّ. الطَّالِبَةُ كَانَتْ تَجْلِسُ فِي الصَّفِّ.
2a) Öğrenci, sınıfta oturuyor.
2b) Öğrenci, sınıfta oturuyordu.

3 ـ أ) تَجْلِسُ الطَّالِبَاتُ فِي الصَّفِّ. الطَّالِبَاتُ يَجْلِسْنَ فِي الصَّفِّ.
3 ـ ب) كَانَتْ الطَّالِبَاتُ يَجْلِسْنَ فِي الصَّفِّ. الطَّالِبَاتُ كُنَّ يَجْلِسْنَ فِي الصَّفِّ.
3a) Öğrenciler, sınıfta oturuyorlar.
3b) Öğrenciler, sınıfta oturuyorlardı.

4 ـ أ) كَانَ الْعَامِلُ نَشِيطاً. الْعَامِلُ كَانَ نَشِيطاً.
ب ـ كَانَ الْعَامِلَانِ نَشِيطَيْنِ. الْعَامِلَانِ كَانَا نَشِيطَيْنِ.
ج ـ كَانَ الْعُمَّالُ نَشِيطِينَ. الْعُمَّالُ كَانُوا نَشِيطِينَ.
د ـ كَانَتْ الْعَامِلَةُ نَشِيطَةً. الْعَامِلَةُ كَانَتْ نَشِيطَةً.
هـ ـ كَانَتْ الْعَامِلَتَانِ نَشِيطتَيْنِ. الْعَامِلَتَانِ كَانَتَا نَشِيطتَيْنِ.
و ـ كَانَتْ الْعَامِلَاتُ نَشِيطاتٍ. الْعَامِلَاتُ كُنَّ نَشِيطاتٍ.
4a/d) İşçi, dinçti.
4b/c/h/v) İşçiler, dinçtiler.

5 ـ أ) أَصْبَحَ الْعَامِلُ نَشِيطاً. الْعَامِلُ أَصْبَحَ نَشِيطاً.
ب ـ أَصْبَحَ الْعَامِلَانِ نَشِيطَيْنِ. الْعَامِلَانِ أَصْبَحَا نَشِيطَيْنِ.
ج ـ أَصْبَحَ الْعُمَّالُ نَشِيطاً. الْعُمَّالُ أَصْبَحُوا نَشِيطاً.
د ـ أَصْبَحَتْ الْعَامِلَةُ نَشِيطَةًالْعَامِلَةُ أَصْبَحَتْ نَشِيطَةً.
هـ ـ أَصْبَحَتْ الْعَامِلَتَانِ نَشِيطتَيْنِأَصْبَحَتْ الْعَامِلَتَانِ أَصْبَحَتَا نَشِيطتَيْنِ.
و ـ أَصْبَحَتْ الْعَامِلَاتُ نَشِيطاتٍالْعَامِلَاتُ أَصْبَحْنَ نَشِيطاتٍ.
5a/d) İşçi, sabah vakti dinçti (sabah vaktini dinç geçirdi).
5b/c/h/v) İşçiler, sabah vakti dinçtiler (sabah vaktini dinç geçirdiler).

6 ـ أ) أَمْسَى الْعَامِلُ مُتْعَباً. الْعَامِلُ أَمْسَى مُتْعَباً.
ب ـ أَمْسَى الْعَامِلَانِ مُتْعَبيْنِ. الْعَامِلَانِ أَمْسَيَا مُتْعَبيْنِ.
ج ـ أَمْسَى الْعُمَّالُ مُتْعَبِينَ. الْعُمَّالُ أَمْسَوْا مُتْعَبِينَ.
د ـ أَمْسَتْ الْعَامِلَةُ مُتْعَبَةً. الْعَامِلَةُ أَمْسَتْ مُتْعَبَةً.
هـ ـ أَمْسَتْ الْعَامِلَتَانِ مُتْعَبَتَيْنِ. الْعَامِلَتَانِ أَمْسَتَا مُتْعَبَتَيْنِ.
وـ أَمْسَتْ الْعَامِلَاتُ مُتْعَباتٍ. الْعَامِلَاتُ أَمْسَيْنَ مُتْعَباتٍ.
6a/d) İşçi, akşam vakti dinçti (akşam vaktini dinç geçirdi).
6b/c/h/v) İşçiler, akşam vakti dinçtiler (akşam vaktini dinç geçirdiler).

7 ـ أ) أَضْحَى الْعَامِلُ نَشِيطاً. الْعَامِلُ أَضْحَى نَشِيطاً.
ب ـ أَضْحَى الْعَامِلَانِ نَشِيطَيْنِ. الْعَامِلَانِ أَضْحَيَا نَشِيطَيْنِ.
ج ـ أَضْحَى الْعُمَّالُ نَشِيطِينَ. الْعُمَّالُ أَضْحَوْا نَشِيطِينَ.
د ـ أَضْحَتْ الْعَامِلَةُ  نَشِيطَةً. الْعَامِلَةُ  أَضْحَتْ نَشِيطَةً.
هـ ـ أَضْحَتْ الْعَامِلَتَانِ نَشِيطتَيْنِ. أَضْحَتْ الْعَامِلَتَانِ أَضْحَتَا نَشِيطتَيْنِ.
و ـ أَضْحَتْ الْعَامِلَاتُ نَشِيطاتٍ. الْعَامِلَاتُ أَضْحَيْنَ نَشِيطاتٍ.
7a/d) İşçi, kuşluk vakti dinçti (kuşluk vaktini dinç geçirdi).
7b/c/h/v) İşçiler, kuşluk vakti dinçtiler (kuşluk vaktini dinç geçirdiler).

8 ـ أ) بَاتَ الْعَامِلُ مُتْعَباً. الْعَامِلُ بَاتَ مُتْعَباً.
ب ـ بَاتَ الْعَامِلَانِ مُتْعَبيْنِ. الْعَامِلَانِ بَاتَا مُتْعَبيْنِ.
ج ـ بَاتَ الْعُمَّالُ مُتْعَبِينَ. الْعُمَّالُ بَاتُوا مُتْعَبِينَ.
د ـ بَاتَتْ الْعَامِلَةُ مُتْعَبَةً. الْعَامِلَةُ بَاتَتْ مُتْعَبَةً.
هـ ـ بَاتَتْ الْعَامِلَتَانِ مُتْعَبَتَيْنِ. الْعَامِلَتَانِ بَاتََا مُتْعَبَتَيْنِ.
و ـ بَاتَتْ الْعَامِلَاتُ مُتْعَباتٍ. الْعَامِلَاتُ بِتْنَ مُتْعَباتٍ.
8a/d) İşçi, gece boyu yorgundu (geceyi yorgun geçirdi).
8b/c/h/v) İşçiler, gece boyu yorgundular (geceyi yorgun geçirdiler).

9 ـ أ) ظَلَّ الْعَامِلُ نَشِيطاً. الْعَامِلُ ظَلَّ نَشِيطاً.
ب ـ ظَلَّ الْعَامِلَانِ نَشِيطَيْنِ. الْعَامِلَانِ ظَلَّا نَشِيطَيْنِ.
ج ـ ظَلَّ الْعُمَّالُ نَشِيطِينَ. الْعُمَّالُ ظَلُّوا نَشِيطِينَ.
د ـ ظَلَّتْ الْعَامِلَةُ نَشِيطَةً. الْعَامِلَةُ ظَلَّتْ نَشِيطَةً.
هـ ـ ظَلَّتْ الْعَامِلَتَانِ نَشِيطتَيْنِ. الْعَامِلَتَانِ ظَلَّتَا نَشِيطتَيْنِ.
و ـ ظَلَّتْ الْعَامِلَاتُ نَشِيطاتٍ. الْعَامِلَاتُ ظَلِلْنَ نَشِيطاتٍ.
9a/d) İşçi, gün boyu dinçti.
9b/c/h/v) İşçiler, gün boyu dinçtiler.



AYNI DURUM, AŞAĞIDAKİ CÜMLELER İÇİN DE GEÇERLİDİR.

أ)
الْعَامِلُ كَانَ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلُ كَانَ فِي الْمَصْنَعِ.
ب)
كَانَ الْعَامِلَانِ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَانِ كَانَا فِي الْمَصْنَعِ.
ج)
كَانَ الْعُمَّالُ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعُمَّالُ كَانُوا فِي الْمَصْنَعِ.
د)
كَانَتْ الْعَامِلَةُ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَةُ كَانَتْ فِي الْمَصْنَعِ.
هـ)
كَانَتْ الْعَامِلَتَانِ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَتَانِ كَانَتَا فِي الْمَصْنَعِ.
و)
كَانَتْ الْعَامِلَاتُ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَاتُ كُنَّ فِي الْمَصْنَعِ.
a/d: İşçi, fabrikadaydı.
b/c/h/v: İşçiler, fabrikadaydılar.

أ)
أَصْبَحَ الْعَامِلُ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلُ أَصْبَحَ فِي الْمَصْنَعِ.
ب)
أَصْبَحَ الْعَامِلَانِ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَانِ أَصْبَحَا فِي الْمَصْنَعِ.
ج)
أَصْبَحَ الْعُمَّالُ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعُمَّالُ أَصْبَحُوا فِي الْمَصْنَعِ.
د)
أَصْبَحَتْ الْعَامِلَةُ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَةُ أَصْبَحَتْ فِي الْمَصْنَعِ.
هـ)
أَصْبَحَتْ الْعَامِلَتَانِ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَتَانِ أَصْبَحَتَا فِي الْمَصْنَعِ.
و)
أَصْبَحَتْ الْعَامِلَاتُ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَاتُ أَصْبَحْنَ فِي الْمَصْنَعِ.
a/d: İşçi, sabah vakti fabrikadaydı (İşçi, sabahı fabrikada geçirdi).
b/c/h/v: İşçiler, sabah vakti fabrikadaydılar (İşçiler, sabahı fabrikada geçirdiler).

أ)
أَمْسَى الْعَامِلُ فِي السَّرِيرِ.
الْعَامِلُ أَمْسَى فِي السَّرِيرِ.
ب)
أَمْسَى الْعَامِلَانِ فِي السَّرِيرِ.
الْعَامِلَانِ أَمْسَيَا فِي السَّرِيرِ.
ج)
أَمْسَى الْعُمَّالُ فِي السَّرِيرِ.
الْعُمَّالُ أَمْسَوْا فِي السَّرِيرِ.
د)
أَمْسَتْ الْعَامِلَةُ فِي السَّرِيرِ.
الْعَامِلَةُ أَمْسَتْ فِي السَّرِيرِ.
هـ)
أَمْسَتْ الْعَامِلَتَانِ فِي السَّرِيرِ.
الْعَامِلَتَانِ أَمْسَتَا فِي السَّرِيرِ.
و)
أَمْسَتْ الْعَامِلَاتُ فِي السَّرِيرِ.
الْعَامِلَاتُ أَمْسَيْنَ فِي السَّرِيرِ.
a/d: İşçi, akşam vakti yataktaydı (İşçi, akşamı yatakta geçirdi).
b/c/h/v: İşçiler, akşam vakti yataktaydılar (İşçiler, akşamı yatakta geçirdiler).

أ)
أَضْحَى الْعَامِلُ فِي الْمُسْتَشْفَى.
الْعَامِلُ أَضْحَى فِي الْمُسْتَشْفَى.
ب)
أَضْحَى الْعَامِلَانِ فِي الْمُسْتَشْفَى.
الْعَامِلَانِ أَضْحَيَا فِي الْمُسْتَشْفَى.
ج)
أَضْحَى الْعُمَّالُ فِي الْمُسْتَشْفَى.
الْعُمَّالُ أَضْحَوْا فِي الْمُسْتَشْفَى.
د)
أَضْحَتْ الْعَامِلَةُ فِي الْمُسْتَشْفَى.
الْعَامِلَةُ أَضْحَتْ فِي الْمُسْتَشْفَى.
هـ)
أَضْحَتْ الْعَامِلَتَانِ فِي الْمُسْتَشْفَى.
الْعَامِلَتَانِ أَضْحَتَا فِي الْمُسْتَشْفَى.
و)
أَضْحَتْ الْعَامِلَاتُ فِي الْمُسْتَشْفَى.
الْعَامِلَاتُ أَضْحَيْنَ فِي الْمُسْتَشْفَى.
a/d: İşçi, kuşluk vakti hastanedeydi (İşçi, kuşluk vaktini hastanede geçirdi).
b/c/h/v: İşçiler, kuşluk vakti hastanedeydiler (İşçiler, kuşluk vaktini hastanede geçirdiler).

أ)
بَاتَ الْعَامِلُ فِي الطَّرِيقِ.
الْعَامِلُ بَاتَ فِي الطَّرِيقِ.
ب)
بَاتَ الْعَامِلَانِ فِي الطَّرِيقِ.
الْعَامِلَانِ بَاتَا فِي الطَّرِيقِ.
ج)
بَاتَ الْعُمَّالُ فِي الطَّرِيقِ.
الْعُمَّالُ بَاتُوا فِي الطَّرِيقِ.
د)
بَاتَتْ الْعَامِلَةُ فِي الطَّرِيقِ.
الْعَامِلَةُ بَاتَتْ فِي الطَّرِيقِ.
هـ)
بَاتَتْ الْعَامِلَتَانِ فِي الطَّرِيقِ.
الْعَامِلَتَانِ بَاتَتَا فِي الطَّرِيقِ.
و)
بَاتَتْ الْعَامِلَاتُ فِي الطَّرِيقِ.
الْعَامِلَاتُ بِتْنَ فِي الطَّرِيقِ.
a/d: İşçi, tüm gece yoldaydı (İşçi, geceyi yolda geçirdi).
b/c/h/v: İşçiler, tüm gece yoldaydılar (İşçiler, geceyi yolda geçirdiler).

أ)
ظَلَّ الْعَامِلُ فِي الْمَصْنَعِ.
ظَلَّ الْعَامِلُ فِي الْمَصْنَعِ.
ب)
ظَلَّ الْعَامِلَانِ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَانِ ظَلَّا فِي الْمَصْنَعِ.
ج)
ظَلَّ الْعُمَّالُ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعُمَّالُ ظَلُّوا فِي الْمَصْنَعِ.
د)
ظَلَّتْ الْعَامِلَةُ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَةُ ظَلَّتْ فِي الْمَصْنَعِ.
هـ)
ظَلَّتْ الْعَامِلَتَانِ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَتَانِ ظَلَّتَا فِي الْمَصْنَعِ.
و)
ظَلَّتْ الْعَامِلَاتُ فِي الْمَصْنَعِ.
الْعَامِلَاتُ ظَلِلْنَ فِي الْمَصْنَعِ.
a/d: İşçi, gün boyu fabrikadaydı (İşçi, günü fabrikada geçirdi).
b/c/h/v: İşçiler, gün boyu fabrikadaydılar (İşçiler, günü fabrikada geçirdiler).
 ......

3 yorum:

  1. Tesekkurler.Emeginize saglik

    YanıtlaSil
  2. Yine dolu dolu bilgi ve emek mahsulü yazılar..Size imreniyorum.ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN...Mehmet ŞAHİN Sorgun/YOZGAT

    YanıtlaSil