22 Aralık 2016 Perşembe

İsm-i Mevsuller ve Kullanımları

İsm-i Mevsuller ve Kullanımları


İsm-i mevsûl, tek başlarına bir anlamı ve kullanımı olmayan, temel fonksiyonu kendisinden sonra gelen C'leri (isim Cümlesi, fiil Cümlesi ve şibih Cümlesi), marife sıfat-isme dönüştüren kelimelerdir. Kısaca, "ism-i mevsûl, kendisinden sonraki C'yi, nitelik bildiren marife bir isme dönüştürür" diyebiliriz.


1) فِي الصَّفِّ
2) أَمَامَ الصَّفِّ
1) sınıfta
2) sınıfın önünde

1) الَّذِي فِي الصَّفِّ
2) الَّذِي أَمَامَ الصَّفِّ
1) sınıftaki (sınıfta olan)…
2) sınıfın önündeki (sınıfın önünde olan)…

1) سَافَرَ إلَى إزْمِير.
2) يُسَافِرُ إلَى إزمير.
3) سَيُسَافِرُ إلى إزمير.
1) İzmir’e seyahat etti.
2) İzmir’e seyahat ediyor.
3) İzmir’e seyahat edecek.

1) الَّذِي سَافَرَ إلَى إزْمِير
2) الَّذِي يُسَافِرُ إلَى إزمير
3) الَّذِي سَيُسَافِرُ إلى إزمير
1) İzmir’e seyahat eden…
2) İzmir’e seyahat eden (etmekte olan)…
3) İzmir’e seyahat eden (edecek olan)…

1) وَالِدُهُ مَرِيضٌ.
2) وَالِدُهُ فِي الصَّفِّ.
3) وَالِدُهُ أَمَامَ السَّيَّارَةِ.
4) وَالِدُهُ يَعِيشُ فِي إزْمِير.
5) وَالِدُهُ مَاتَ أَمْسِ.
1) Babası, hastadır.
2) Babası, sınıftadır.
3) Babası, arabanın önündedir.
4) Babası, İzmir’de yaşıyor.
5) Babası, dün öldü.

1) الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ...
2) الَّذِي وَالِدُهُ فِي الصَّفِّ...
3) الَّذِي وَالِدُهُ أَمَامَ السَّيَّارَةِ...
4) الَّذِي وَالِدُهُ يَعِيشُ فِي إزْمِير...
5) الَّذِي وَالِدُهُ مَاتَ أَمْسِ...
1) Babası, hasta olan…
2) Babası, sınıfta olan…
3) Babası, arabanın önünde olan…
4) Babası, İzmir’de yaşayan…
5) Babası, dün ölen…
Not: İsm-i mevsulden sonra gelen C’ye, sıla cümlesi denir.

Elde edilen bu terkip (ism-i mevsul+sıla cümlesi), -bütün olarak- nitelik bildiren MARİFE İSİM konumundadır. Bu bütün, cümle içinde tek başına kullanılabileceği gibi, yeni kavramlar üretmek için yeni terkiplerin kuruluşunda da kullanılabilir. Bu bütünün sıfat olarak kullanımı çok yaygındır. Bu bütünün muzafun ileyh kullanımı da vardır.

A) “ism-i mevsul + C”: Tek başına kullanımı
1) الَّذِي خَرَجَ مِنَ الصَّفِّ، طَالِبٌ سِيوَاسِيٌّ.
2) الَّذِي فِي الصَّفِّ، مُدَرِّسٌ.
3) الَّذِي أَمَامَ الصَّفِّ، مُتَأَخِّرٌ.
4) الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ، حَزِينٌ.
5) خَرَجَ قَبْلَ قَلِيلٍ الَّذِي دَخَلَ فِي الصَّفِّ.
6) عَادَ الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ، إِلَى الْبَيْتِ.
7) مَاتَ الَّذِي فِي السَّيَّارَةِ.
8) هَلْ تَعْرِفُ الَّذِي فِي الْحَافِلَةِ؟
9) هَلْ رَأَيْتَ الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ؟
10) هَلْ رَأَيْتَ الَّذِي ضَرَبَ حَسَناً؟
1) Sınıftan çıkan, Sivaslı bir öğrencidir.
2) Sınıftaki, bir öğretmendir.
3) Sınıfın önündeki, geç kalmış/gecikmiş.
4) Babası hasta olan, üzgündür.
5) Sınıfa giren, az önce çıktı.
6) Babası hasta olan, eve döndü.
7) Arabadaki, öldü.
8) Otobüstekini tanıyor musun?
9) Babası hasta olanı gördün mü?
10) Hasan’ı döveni gördün mü?

B) “ism-i mevsul + C”: Sıfat olarak kullanımı
1) الرَّجُلُ الَّذِي خَرَجَ مِنَ الصَّفِّ، طَالِبٌ سِيوَاسِيٌّ.
2) الرَّجُلُ الَّذِي فِي الصَّفِّ، مُدَرِّسٌ.
3) الرَّجُلُ الَّذِي أَمَامَ الصَّفِّ، مُتَأَخِّرٌ.
4) الرَّجُلُ الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ، حَزِينٌ.
5) خَرَجَ قَبْلَ قَلِيلٍ الرَّجُلُ الَّذِي دَخَلَ فِي الصَّفِّ.
6) مَاتَ الرَّجُلُ الَّذِي فِي السَّيَّارَةِ.
7) عَادَ الرَّجُلُ الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ، إِلَى الْبَيْتِ.
8) هَلْ تَعْرِفُ الرَّجُلَ الَّذِي فِي الْحَافِلَةِ؟
9) هَلْ رَأَيْتَ الرَّجُلَ الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ؟
10) هَلْ رَأَيْتَ الرَّجُلَ الَّذِي ضَرَبَ حَسَناً؟
1) Sınıftan çıkan adam, Sivaslı bir öğrencidir.
2) Sınıftaki adam, bir öğretmendir.
3) Sınıfın önündeki adam, geç kalmış/gecikmiş.
4) Babası hasta olan adam, üzgündür.
5) Sınıfa giren adam, az önce çıktı.
6) Babası hasta olan adam, eve döndü.
7) Arabadaki adam, öldü.
8) Otobüsteki adam tanıyor musun?
9) Babası hasta olan adamı gördün mü?
10) Hasan’ı döven adamı gördün mü?

C) “ism-i mevsul + C”: Muzafun ileyh olarak kullanımı
1) صَدِيقُ الَّذِي خَرَجَ مِنَ الصَّفِّ، طَالِبٌ سِيوَاسِيٌّ.
2) صَدِيقُ الَّذِي فِي الصَّفِّ، مُدَرِّسٌ.
3) صَدِيقُ الَّذِي أَمَامَ الصَّفِّ، مُتَأَخِّرٌ.
4) صَدِيقُ الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ، حَزِينٌ.
5) خَرَجَ قَبْلَ قَلِيلٍ صَدِيقُ الَّذِي دَخَلَ فِي الصَّفِّ.
6) مَاتَتْ صَدِيقَةُ الَّذِي فِي السَّيَّارَةِ.
7) عَادَ صَدِيقُ الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ، إِلَى الْبَيْتِ.
8) هَلْ تَعْرِفُ صَدِيقَ الَّذِي فِي الْحَافِلَةِ؟
9) هَلْ رَأَيْتَ صَدِيقَ الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ؟
10) هَلْ رَأَيْتَ صَدِيقَ الَّذِي ضَرَبَ حَسَناً؟
1) Sınıftan çıkanın arkadaşı, Sivaslı bir öğrencidir.
2) Sınıftakinin arkadaşı, bir öğretmendir.
3) Sınıfın önündekinin arkadaşı, geç kalmış/gecikmiş.
4) Babası hasta olanın arkadaşı, üzgündür.
5) Sınıfa girenin arkadaşı, az önce çıktı.
6) Babası hasta olanın arkadaşı, eve döndü.
7) Arabadakinin arkadaşı, öldü.
8) Otobüstekinin arkadaşını tanıyor musun?
9) Babası hasta olanın arkadaşını gördün mü?
10) Hasan’ı dövenin arkadaşını gördün mü?

+ D) “ism-i mevsul + C”: Muzaf’ın ya da Muzafun ileyh’in Sıfatı olarak kullanımı
1) صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّذِي خَرَجَ مِنَ الصَّفِّ، طَالِبَةٌ سِيوَاسِيَّةٌ.
2) صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّذِي فِي الصَّفِّ، مُدَرِّسَةٌ.
3) صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّذِي أَمَامَ الصَّفِّ، مُتَأَخِّرَةٌ.
4) صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ، حَزِينَةٌ.
5) خَرَجَتْ قَبْلَ قَلِيلٍ صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّذِي دَخَلَ فِي الصَّفِّ.
6) مَاتَتْ صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّذِي فِي السَّيَّارَةِ.
7) عَادَتْ صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ، إِلَى الْبَيْتِ.
8) هَلْ تَعْرِفُ صَدِيقَةَ الرَّجُلِ الَّذِي فِي الْحَافِلَةِ؟
9) هَلْ رَأَيْتَ صَدِيقَةَ الرَّجُلِ الَّذِي وَالِدُهُ مَرِيضٌ؟
10) هَلْ رَأَيْتَ صَدِيقَةَ الرَّجُلِ الَّذِي ضَرَبَ حَسَناً؟
1) Sınıftan çıkan adamın bayan arkadaşı, Sivaslı bir öğrencidir.
2) Sınıftaki adamın bayan arkadaşı, bir öğretmendir.
3) Sınıfın önündeki adamın bayan arkadaşı, geç kalmış/gecikmiş.
4) Babası hasta olan adamın bayan arkadaşı, üzgündür.
5) Sınıfa giren adamın bayan arkadaşı, az önce çıktı.
6) Babası hasta olan adamın bayan arkadaşı, eve döndü.
7) Arabadaki adamın bayan arkadaşı, öldü.
8) Otobüsteki adamın bayan arkadaşını tanıyor musun?
9) Babası hasta olan adamın bayan arkadaşını gördün mü?
10) Hasan’ı döven adamın bayan arkadaşını gördün mü?

11) صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّتِي خَرَجَتْ مِنَ الصَّفِّ، طَالِبَةٌ سِيوَاسِيَّةٌ.
12) صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّتِي فِي الصَّفِّ، مُدَرِّسَةٌ.
13) صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّتِي أَمَامَ الصَّفِّ، مُتَأَخِّرَةٌ.
14) صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّتِي وَالِدُهَا مَرِيضٌ، حَزِينَةٌ.
15) خَرَجَتْ قَبْلَ قَلِيلٍ صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّتِي دَخَلَتْ فِي الصَّفِّ.
16) مَاتَتْ صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّتِي فِي السَّيَّارَةِ.
17) عَادَتْ صَدِيقَةُ الرَّجُلِ الَّتِي وَالِدُهَا مَرِيضٌ، إِلَى الْبَيْتِ.
18) هَلْ تَعْرِفُ صَدِيقَةَ الرَّجُلِ الَّتِي فِي الْحَافِلَةِ؟
19) هَلْ رَأَيْتَ صَدِيقَةَ الرَّجُلِ الَّتِي وَالِدُهَا مَرِيضٌ؟
20) هَلْ رَأَيْتَ صَدِيقَةَ الرَّجُلِ الَّتِي ضَرَبَتْ حَسَناً؟
11) Adamın sınıftan çıkan bayan arkadaşı, Sivaslı bir öğrencidir.
12) Adamın sınıftaki bayan arkadaşı, bir öğretmendir.
13) Adamın sınıfın önündeki bayan arkadaşı, geç kalmış/gecikmiş.
14) Adamın, babası hasta olan bayan arkadaşı, üzgündür.
15) Adamın sınıfa giren bayan arkadaşı, az önce çıktı.
16) Adamın, babası hasta olan bayan arkadaşı, eve döndü.
17) Adamın arabadaki bayan arkadaşı, öldü.
18) Adamın otobüsteki bayan arkadaşını tanıyor musun?
19) Adamın, babası hasta olan bayan arkadaşını gördün mü?
20) Adamın Hasan’ı döven bayan arkadaşını gördün mü?

Not: Sıla cümlesi, isim ya da fiil cümlesi olduğunda, bütünden kastedilen kişiyle/şeyle ya da mevzu-i bahs olan isimle bağlantılı bir zamir içermelidir. Diğer bir ifadeyle sıla cümlesi, tek başına kullanıldığında ya da muzafun ileyh olarak kullanıldığı ism-i mevsulle, sıfat olarak kullanıldığında ise mevsufla bağlantılı bir zamir içermelidir. Bu zamirin, fiilin öznesi olması ya da nesnesi olması veyahut harf-i cer ya da muzaftan sonra gelmesi, kastedilen anlama bağlıdır.

Kastedilen şeye/kişiye göre ELLEZİ yerine tekil müennes için ELLETİ, ikil müzekker için ELLEZÂNİ (nasb ve cer durumunda ELLEZEYNİ), ikil müennes için ELLETÂNİ (nasb ve cer durumunda ELLETEYNİ), çoğul müzekker için ELLEZÎNE, çoğul müennes için ELLÂTİ kullanılır.

الَّذِي
اللَّذَانِ / اللَّذَيْنِ
الَّذِينَ، الْأُلَى
الَّتِي
اللَّتَانِ / اللَّتَيْنِ
اللَّاتِي ، اللَّوَاتِي ، اللَّائي
tekil müzekker
ikil müennes
çoğul müzekker
tekil müzekker
ikil müzekker
çoğul müzekker

Not: Bir sözcüğün tekil ve ikilinin hem akıllı hem de akılsız varlıklar için kullanılabileceğini biliyoruz. Akıllı çoğul varlıklar ile akılsız çoğul varlıklar birbirinden farklıdır. Akılsız çoğul varlıklar, tekil müennes kabul edilirler. Bu, Arapçanın yaygın bir kullanımıdır.
Not: Akıl sahibi olmayan varlıklar için Mâ ve akıl sahibi olan varlıklar için de MEN ism-i mevsul olarak kullanılabilir ama MÂ ve MEN’in isim mevsul olarak sadece tek başına ya da muzafun ileyh olarak kullanımı söz konusudur. Diğer bir ifadeyle ism-i mevsul olarak MÂ ve MEN, sıfat tamlamasında kullanılamaz.
Not: MÂ ve MEN’in sayı değeri ve türü yoktur (bunlar, hem müzekker, hem müennes, hem tekil, hem ikil ve hem çoğul için kullanılabilirler. , akılsızlar ve men de akıllılar için kullanılır).
Yukarıdaki örneklere uygulamak istersek bu sadece A ve C grubu örnekler için söz konusudur. Anlam farkı bulunmamaktadır.

A) “ism-i mevsul + C”: Tek başına kullanımı
1) مَنْ خَرَجَ مِنَ الصَّفِّ، طَالِبٌ سِيوَاسِيٌّ.
2) مَنْ فِي الصَّفِّ، مُدَرِّسٌ.
3) مَنْ أَمَامَ الصَّفِّ، مُتَأَخِّرٌ.
4) مَنْ وَالِدُهُ مَرِيضٌ، حَزِينٌ.
5) خَرَجَ قَبْلَ قَلِيلٍ مَنْ دَخَلَ فِي الصَّفِّ.
6) عَادَ مَنْ وَالِدُهُ مَرِيضٌ، إِلَى الْبَيْتِ.
7) مَاتَ مَنْ فِي السَّيَّارَةِ.
8) هَلْ تَعْرِفُ مَنْ فِي الْحَافِلَةِ؟
9) هَلْ رَأَيْتَ مَنْ وَالِدُهُ مَرِيضٌ؟
10) هَلْ رَأَيْتَ مَنْ ضَرَبَ حَسَناً؟
1) Sınıftan çıkan, Sivaslı bir öğrencidir.
2) Sınıftaki, bir öğretmendir.
3) Sınıfın önündeki, geç kalmış/gecikmiş.
4) Babası hasta olan, üzgündür.
5) Sınıfa giren, az önce çıktı.
6) Babası hasta olan, eve döndü.
7) Arabadaki, öldü.
8) Otobüstekini tanıyor musun?
9) Babası hasta olanı gördün mü?
10) Hasan’ı döveni gördün mü?

C) “ism-i mevsul + C”: Muzafun ileyh olarak kullanımı
1) صَدِيقُ مَنْ خَرَجَ مِنَ الصَّفِّ، طَالِبٌ سِيوَاسِيٌّ.
2) صَدِيقُ مَنْ فِي الصَّفِّ، مُدَرِّسٌ.
3) صَدِيقُ مَنْ أَمَامَ الصَّفِّ، مُتَأَخِّرٌ.
4) صَدِيقُ مَنْ وَالِدُهُ مَرِيضٌ، حَزِينٌ.
5) خَرَجَ قَبْلَ قَلِيلٍ صَدِيقُ مَنْ دَخَلَ فِي الصَّفِّ.
6) مَاتَتْ صَدِيقَةُ مَنْ فِي السَّيَّارَةِ.
7) عَادَ صَدِيقُ مَنْ وَالِدُهُ مَرِيضٌ، إِلَى الْبَيْتِ.
8) هَلْ تَعْرِفُ صَدِيقَ مَنْ فِي الْحَافِلَةِ؟
9) هَلْ رَأَيْتَ صَدِيقَ مَنْ وَالِدُهُ مَرِيضٌ؟
10) هَلْ رَأَيْتَ صَدِيقَ مَنْ ضَرَبَ حَسَناً؟
1) Sınıftan çıkanın arkadaşı, Sivaslı bir öğrencidir.
2) Sınıftakinin arkadaşı, bir öğretmendir.
3) Sınıfın önündekinin arkadaşı, geç kalmış/gecikmiş.
4) Babası hasta olanın arkadaşı, üzgündür.
5) Sınıfa girenin arkadaşı, az önce çıktı.
6) Babası hasta olanın arkadaşı, eve döndü.
7) Arabadakinin arkadaşı, öldü.
8) Otobüstekinin arkadaşını tanıyor musun?
9) Babası hasta olanın arkadaşını gördün mü?
10) Hasan’ı dövenin arkadaşını gördün mü?

BİRKAÇ İLAVE ÖRNEK:
1) هَلْ قَرَأْتَ مَا فِي يَدِكَ؟
2) هَلْ قَرَأْتَ الْكِتَابَ الَّذِي فِي يَدِكَ؟
3) هَلْ قَرَأْتَ الْكُتُبَ الَّتِي فِي يَدِكَ؟
4) هَلْ قَرَأْتَ الْكُتُبَ الَّتِي اِشْتَرَيْتَهَا؟
5) هَلْ قَرَأْتَ كُتُبَ محمدٍ الَّتِي اشْتَرَاهَا مِنَ الْمَكْتَبَةِ؟
6) عَادَ الَّذِي سَافَرَ إِلَى إزمير. عَادَ مَنْ سَافَرَ إلى إزمير.
7) مَاتَ وَالِدُ الَّذِي سَافَرَ إلى إزمير. مَاتَ والدُ مَنْ سَافَرَ إلى إزمير.
8) مَاتَ وَالِدُ الَّتِي سافرتْ إلى إزمير. مَاتَ والدُ مَنْ سافرتْ إلى إزمير.
9) عَادَت الَّتِي سَافَرَتْ إلى إزمير. عادتْ مَنْ سَافَرَتْ إلى إزمير.
10) مَاتَتْ والدَةُ الَّذِي سَافَرَ إلى إزمير. مَاتَتْ وَالِدَةُ مَنْ سَافَرَ إلى إزمير.
11) عَادَ الَّذِينَ سَافَرُوا إلى إزمير. عادتْ مَنْ سَافَرُوا إلى إزمير.
12) مَاتَ وَالِدُ الَّذِينَ سَافَرُوا إلى إزمير. مَاتَ وَالِدُ مَنْ سَافَرُوا إلى إزمير.
13) عَادَ الطُّلَّابُ الَّذِينَ مَاتَ وَالِدُهُمْ. عَادَت الطَّالِبَاتُ اللَّاتِي مَاتَ وَالِدُهُنَّ.
14) رَأَيْتُ مَنْ رَأَيْتَهُ. رَأَيْتُ الَّذِي رَأَيْتَهُ.
15) رَأَيْتُ مَنْ رَأَيْتَهُمَا. رَأَيْتُ الَّذَيْنِ رَأَيْتَهُمَا.
16) رَأَيْتُ مَنْ رَأَيْتَهُمْ. رَأَيْتُ الَّذَيْنِ رَأَيْتَهُمْ.
17) رَأَيْتُ مَنْ رَأَيْتَهَا. رَأَيْتُ الَّتِي رَأَيْتَهَا.
18) رَأَيْتُ مَنْ رَأَيْتَهُنَّ. رَأَيْتُ اللَّاتِي رَأَيْتَهُنَّ.
19) رَأَيْتُ وَالِدَ مَنْ رَأَيْتَهُ. رَأَيْتُ وَالِدَ الَّذِي رَأَيْتَهُ.
20) رَأَيْتُ وَالِدَ مَنْ رَأَيْتَهَا. رَأَيْتُ وَالِدَ الَّتِي رَأَيْتَهَا.
21) سَافَرَتْ مَرْيَمُ الَّتِي نَجَحَتْ فِي الْاِمْتِحَانِ.
22) سَافَرَ الطُّلَّابُ الَّذِينَ نَجَحُوا في الامتحان.
23) سَافَرَت الطَّالِبَاتُ اللَّاتِي نَجَحْنَ في الامتحان.
24) سَافَرَ الطَّالِبُ الَّذِي تَعَرَّفْتُ عَلَيْهِ أَمْسِ.
25) سَافَرَتْ الطَّالِبَةُ الَّتِي تَعَرَّفْتُ عَلَيْهَا أَمْسِ.
26) سَافَرْتُ إِلَى الْأَمَاكِنِ الَّتِي سَافَرْتَ إِلَيْهَا.
27) أَكَلْتُ الطَّعَامَ الَّذِي طَبَخْتَهُ.
28) أَكَلْتُ الَّذِي طَبَخْتَهُ.
29) سَلَّمْتُ عَلَى الطَّالِبَاتِ اللَّاتِي رَأَيْتُهُنَّ أَمَامَ الْكَلِّيَّةِ.
30) سَلَّمْتُ عَلَى الطَّلَّابِ الَّذينَ رَأَيْتُهُمْ أَمَامَ الْكَلِّيَّةِ.
...
….
1) Elindekini okudun mu?
2) Elindeki kitabı okudun mu?
3) Elindeki kitapları okudun mu?
4) Satın aldığın kitapları okudun mu?
5) Muhammet’in, kitapçıdan satın aldığı kitaplarını okudun mu?
6) İzmir’e seyahat eden (erkek), döndü.
7) İzmir’e seyahat edenin (erkek), babası öldü.
8) İzmir’e seyahat edenin (bayan) babası, öldü.
9) İzmir’e seyahat eden (bayan), döndü.
10) İzmir’e seyahat edenin (erkek) annesi, öldü.
11) İzmir’e seyahat edenler (erkek), döndü.
12) İzmir’e seyahat edenlerin (erkek) babası, döndü.
13) Babaları ölen öğrenciler (erkek), döndü. Babaları ölen öğrenciler (bayan), döndü.
14) Gördüğünü (tekil müzekker), gördüm.
15) Gördüklerini (iki şey), gördüm.
16) Gördüklerini (akıllı çoğul müzekker), gördüm.
17) Gördüğünü (tekil müennes), gördüm.
18) Gördüklerini (akıllı çoğul müennes), gördüm.
19) Gördüğünün (erkek kişinin) babasını gördüm.
20) Gördüğünün (bayan kişinin) babasını gördüm.
21) Sınavda başarılı olan Meryem, seyahat etti.
22) Sınavda başarılı olan öğrenciler (erkek), seyahat ettiler.
23) Sınavda başarılı olan öğrenciler (bayan), seyahat ettiler.
24) Dün (kendisiyle) tanıştığım öğrenci (erkek), seyahat etti.
25) Dün (kendisiyle) tanıştığım öğrenci (bayan), seyahat etti.
26) Seyahat ettiğin yerlere seyahat ettim.
27) Pişirdiğin yemeği yedim.
28) Pişirdiğini yedim.
29) (kendilerini) Fakültenin önünde gördüğüm öğrencilere (bayan) selam verdim.
30) (kendilerini) Fakültenin önünde gördüğüm öğrencilere (erkek) selam verdim.


İsm-i mevsullerin yukarıda zikredilen kullanımlarıyla, sonsuz sayıda cümle kurulabilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder