İNNE, mübteda ve haberden oluşan isim cümlesinin başına gelen; mübtedayı nasb ederek İSMİ, haberi de ref' ederek HABERİ olarak adlandırılan bir edattır. İNNE, cümleyi pekiştirir (İnne, muhatabın zihnindeki tereddüdü giderir ve cümleye kesinlik katar). Bu yüzden, İNNE'li cümleyi Türkçeye tercüme ederken, cümleye herhangi yeni bir anlam eklenmez; çünkü inne'li cümle, tekit (pekiştirme, vurgulama) için kullanılır.
Daha önce, isim cümlesinin HABER TÜRLERİnden bahsedilmiş ve haberin müfret, şibih cümlesi (car-mecrur ya da zarf) ve cümle (isim cümlesi ya da fiil cümlesi) olabileceği anlatılmıştı.
İsim cümlesinin haber türleri için söz konusu olan bu durum, İNNE vb.'nin haber türleri için de söz konusudur. Nitekim İNNE vb., isim cümlesinin önüne gelen; diğer bir ifadeyle isim cümlesinin mübteda ve haber öğelerini, kendisine malzeme olarak kullanan (nâsıh) edatlardır. Her tür isim cümlesinin en başına İNNE vb.'nin biri getirilebilir.
İsim cümlesinin haber türleri ile inne vb.'nin haber türleri arasındaki tek fark, inne vb.'nin isminin (yani ÖZNEsinin) lafzen MANSUP olmasıdır.
İNNE VB.'NİN HABER TÜRLERİ:
(1) Müfret türünden haber örnekleri:
1) إِنَّ حَسَناً، طَالِبٌ.
2) إِنَّ حَسَناً، رَجُلٌ ذَكِيٌّ.
3) إِنَّ حَسَناً، أَبٌ.
4) إِنَّ حَسَناً، صَدِيقُ عَلِيٍّ.
5) إِنَّ حَسَناً، صَدِيقٌ وَفِيٌّ وأَبٌ رَحِيمٌ ورَجُلٌ كَرِيمٌ.
6) إِنَّ حَسَناً، وَالِدُ خَالِدٍ وأَخُ مَرْيَم وجَدُّ بَكْرٍ وَابْنُ مُحَمَّدٍ وحَفِيدُ مُصْطَفَى.
7) إِنَّ وَالِدَ حَسَنٍ، مُدَرِّسٌ مُتَقَاعِدٌ.
1) Hasan, bir öğrencidir.
2) Hasan, zeki bir adamdır.
3) Hasan, bir babadır.
4) Hasan, Ali'nin arkadaşıdır.
5) Hasan, vefakar bir arkadaş, merhametli bir baba ve cömert bir adamdır.
6) Hasan, Halit'in babası, Meryem'in kardeşi, Bekir'in dedesi, Muhammet'in oğlu ve Mustafa'nın torunudur.
7) Hasan'ın babası, emekli bir öğretmendir.
1) إِنَّ حَسَناً، فِي الصَّفِّ.
2) إِنَّ حَسَناً، أَمَامَ الصَّفِّ.
3) إِنَّ الْاِمْتِحَانَ بَعْدَ سَاعَةٍ.
4) إِنَّ حَسَناً، هُنَاكَ.
5) إِنَّ الرِّحْلَةَ إلَى إِزْمِير.
1) Hasan, sınıftadır.
2) Hasan, sınıfın önündedir.
3) İmtihan, bir saat sonra.
4) Hasan, orada.
5) Gezi, İzmir'e.
1) إِنَّ حَسَناً، كَتَبَ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
2) إِنَّ حَسَناً، يَكْتُبُ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
3) إِنَّ حَسَناً، يَجْلِسُ وَالِدُهُ فِي الْحَدِيقَةِ.
4) إِنَّ حَسَناً، وَالِدُهُ مَرِيضٌ.
5) إِنَّ حَسَناً، وَالِدُهُ يُدَرِّسُ الْحِسَابَ فِي مَدْرَسَةٍ خَاصَّةٍ.
6) إِنَّ حَسَناً، أُمُّهُ فِي الْمُسْتَشْفَى.
7) إِنَّ حَسَناً، أُمُّهُ صَدِيقَةُ زَيْنَب.
1) Hasan, dersi evde yazdı.
2) Hasan, dersi evde yazıyor.
3) Hasan'ın, babası, bahçede oturuyor.
4) Hasan'ın, babası, hastadır.
5) Hasan'ın, babası, özel bir okulda matematik öğretiyor.
6) Hasan'ın, annesi, hastanededir.
7) Hasan'ın, annesi, Zeynep'in arkadaşıdır.
İNNE ve BENZERLERİ (إِنَّ وَأَخَوَاتُهَا)
lienne: cümleye "çünkü" anlamı kazandırır (lienne, ta'lil bildirir).
keenne: cümleye "sanki, gibi, ...mışçasına" anlamı kazandırır (keenne, teşbih bildirir).
ENNE: cümleye yeni bir anlam kazandırmaz. aksine, önüne geldiği ve yargı bildiren isim cümlesini MASTARLAŞTIRIR. Elde edilen mastar (ki buna müevvel mastar adı verilir), yargı bildirmez; kavram bildirir ve bu bütün (enne+cümle: müevvel mastar), -iki istisnası dışında- cümlenin tek bir öğesine karşılık kullanılır. ENNE, bu yönüyle diğer inne ve benzerlerinden ayrılır. Çünkü, enne dışındaki diğer edatlar, cümleye yeni bir anlam kazandırır ve cümle, yargı bildirmeye devam eder. Oysa, ENNE'li cümle, artık yargı bildirmez hale gelir.
İnne ve benzerlerine Örnekler:
İRAP: İnne ve benzerlerini cümle içinde kullanırken irap hatası yapmamak için, murap olan İSİMLERİNİN (öznelerinin) mansup olduğuna, haber öğelerinin ise merfu olduğuna dikkat etmek gerekiyor.
-Dolayısıyla İNNE vb.nin İSMİ, tekil olduğunda FETHALI, ikil olduğunda YÂ'lı, düzenli eril çoğul olduğunda yine YÂ'lı, düzenli dişil çoğul olduğunda KESRALI, düzensiz çoğul olduğunda ise FETHALI olması gerekmektedir.
-Dolayısıyla İNNE vb.nin HABERİ, tekil olduğunda DAMMELİ, ikil olduğunda ELİF'li, düzenli eril çoğul olduğunda VÂV'lı, düzenli dişil çoğul olduğunda DAMMELİ, düzensiz çoğul olduğunda ise yine DAMMELİ olması gerekmektedir.
İNNE ve BENZERLERİ (إِنَّ وَأَخَوَاتُهَا)
inne ve benzerleri şunlardır: إنَّ ، لَكِنَّ ، كَأَنَّ ، لِأَنَّ ، لَيْتَ ، لَعَلَّ ve أَنَّ
inne: cümleye tekit kazandırır; cümlenin anlamını pekiştirir/vurgular (inne, tekit bildirir).
lakinne: cümleye "ama, fakat" anlamı kazandırır (lakinne, istidrâk bildirir).
leyte: cümleye "keşke" anlamı kazandırır (leyte, temenni bildirir).
lealle: cümleye "belki, umulur ki, korkarım" anlamı kazandırır (lealle, terecci ve işfâk bildirir).lienne: cümleye "çünkü" anlamı kazandırır (lienne, ta'lil bildirir).
keenne: cümleye "sanki, gibi, ...mışçasına" anlamı kazandırır (keenne, teşbih bildirir).
ENNE: cümleye yeni bir anlam kazandırmaz. aksine, önüne geldiği ve yargı bildiren isim cümlesini MASTARLAŞTIRIR. Elde edilen mastar (ki buna müevvel mastar adı verilir), yargı bildirmez; kavram bildirir ve bu bütün (enne+cümle: müevvel mastar), -iki istisnası dışında- cümlenin tek bir öğesine karşılık kullanılır. ENNE, bu yönüyle diğer inne ve benzerlerinden ayrılır. Çünkü, enne dışındaki diğer edatlar, cümleye yeni bir anlam kazandırır ve cümle, yargı bildirmeye devam eder. Oysa, ENNE'li cümle, artık yargı bildirmez hale gelir.
İnne ve benzerlerine Örnekler:
1 ـ أ) الطَّالِبُ فِي الْبَيْتِ. هُوَ
مَرِيضٌ. لَيْتَ الطَّالِبَ فِي الصَّفِّ.
ب) الطَّالِبَانِ فِي الْبَيْتِ. هُمَا مَرِيضَانِ.
لَيْتَ الطَّالِبَيْنِ فِي الصَّفِّ.
ج) الطُّلَّابُ فِي الْبَيْتِ. هُمْ مَرْضَى.
لَيْتَ الطُّلَّابَ فِي الصَّفِّ.
د) الطَّالِبَةُ فِي الْبَيْتِ. هِيَ
مَرِيضَةٌ. لَيْتَ الطَّالِبَةَ فِي الصَّفِّ.
هـ) الطَّالِبَتَانِ فِي الْبَيْتِ. هُمَا
مَرِيضَتَانِ. لَيْتَ الطَّالِبَتَيْنِ فِي الصَّفِّ.
و) الطَّالِبَاتُ فِي الْبَيْتِ. هُنَّ
مَرِيضَاتٌ. لَيْتَ الطَّالِبَاتِ فِي الصَّفِّ.
1a/d: Öğrenci, evde. O hasta. Öğrenci
keşke sınıfta olsa.
1b/c/h/v: Öğrenciler, evde. Onlar hasta.
Öğrenciler keşke sınıfta olsalar.
2 ـ أ) لَيْتَ الطَّالِبَ صَحِيحٌ.
ب) لَيْتَ الطَّالِبَيْنِ صَحِيحَانِ.
ج) لَيْتَ الطُّلَّابَ أَصِحَّاءُ.
د) لَيْتَ الطَّالِبَةَ صَحِيحَةٌ.
هـ) لَيْتَ الطَّالِبَتَيْنِ صَحِيحَتَانِ.
و) لَيْتَ الطَّالِبَاتِ صَحِيحَاتٌ.
2a/d: Öğrenci, keşke sağlıklı
olsa.
2b/c/h/v: Öğrenciler, keşke sağlıklı
olsalar.
3 ـ أ) لَيْتَ الطَّالِبَ نَجَحَ فِي الْاِمْتِحَانِ.
ب) لَيْتَ الطَّالِبَيْنِ نَجَحَا فِي
الْاِمْتِحَانِ.
ج) لَيْتَ الطُّلَّابَ نَجَحُوا فِي
الْاِمْتِحَانِ.
د) لَيْتَ الطَّالِبَةَ نَجَحَتْ فِي
الْاِمْتِحَانِ.
هـ) لَيْتَ الطَّالِبَتَيْنِ نَجَحَتَا فِي
الْاِمْتِحَانِ.
و) لَيْتَ الطَّالِبَاتِ نَجَحْنَ فِي
الْاِمْتِحَانِ.
3a/d: Öğrenci, keşke sınavda
başarılı olsaydı.
3b/c/h/v: Öğrenciler, keşke sınavda
başarılı olsaydılar.
4 ـ أ) لَيْتَ الطَّالِبَ أَبُوهُ حَيٌّ.
ب) لَيْتَ الطَّالِبَيْنِ أَبُوهُمَا حَيٌّ.
ج) لَيْتَ الطُّلَّابَ أَبُوهُمْ حَيٌّ.
د) لَيْتَ الطَّالِبَةَ أَبُوهَا حَيٌّ.
هـ) لَيْتَ الطَّالِبَتَيْنِ أَبُوهُمَا حَيٌّ.
و) لَيْتَ الطَّالِبَاتِ أَبُوهُنَّ حَيٌّ.
4a/d: Öğrenci’,nin babası hayatta
olsa.
4b/c/h/v: Öğrenciler’,in babası
hayatta olsa.
5) حَسَنٌ فِي الْبَيْتِ وَلَكِنَّ عَلِيّاً
فِي الصَّفِّ.
5) Hasan evde. Fakat Ali,
sınıfta.
6 ـ أ) الطَّالِبُ مَرِيضٌ. ولكنَّهُ يَتَجَوَّلُ
فِي الشَّارِعِ تَحْتَ الْمَطَرِ.
ب) الطَّالِبَانِ مَرِيضَانِ. ولكنَّهُمَا يَتَجَوَّلَانِ
فِي الشَّارِعِ تَحْتَ الْمَطَرِ.
ج) الطُّلَّابُ مَرْضَى. ولكنَّهُمْ يَتَجَوَّلُونَ
فِي الشَّارِعِ تَحْتَ الْمَطَرِ.
د) الطَّالِبَةُ مَرِيضَةٌ. ولكنَّهَا تَتَجَوَّلُ
فِي الشَّارِعِ تَحْتَ الْمَطَرِ.
هـ) الطَّالِبَتَانِ مَرِيضَتَانِ. ولكنَّهُمَا تَتَجَوَّلَانِ
فِي الشَّارِعِ تَحْتَ الْمَطَرِ.
و) الطَّالِبَاتُ مَرِيضَاتٌ. ولكنَّهُنَّ يَتَجَوَّلْنَ
فِي الشَّارِعِ تَحْتَ الْمَطَرِ.
6a/d: Öğrenci hasta. Ama o,
yağmurun altında dolaşıyor.
6b/c/h/v: Öğrenciler hasta. Ama
onlar, yağmurun altında dolaşıyorlar.
7 ـ أ) كَأَنَّ الطَّالِبَ مَرِيضٌ.
ب) كَأَنَّ الطَّالِبَيْنِ مَرِيضَانِ.
ج) كَأَنَّ الطُّلَّابَ مَرْضَى.
د) كَأَنَّ الطَّالِبَةَ مَرِيضَةٌ.
هـ) كَأَنَّ الطَّالِبَتَيْنِ مَرِيضَتَانِ.
و) كَأَنَّ الطَّالِبَاتِ مَرِيضَاتٌ.
7a/d: Öğrenci hasta gibi
(Öğrenci, sanki hasta).
7b/c/h/v: Öğrenciler hasta gibi
(Öğrenciler, sanki hasta).
8 ـ أ) كَأَنَّ الطَّالِبَ يُسَافِرُ إِلَى
إِزْمِير.
ب) كَأَنَّ الطَّالِبَيْنِ يُسَافِرَانِ إِلَى
إِزْمِير.
ج) كَأَنَّ الطُّلَّابَ يُسَافِرُونَ إِلَى
إِزْمِير.
د) كَأَنَّ الطَّالِبَةَ تُسَافِرُ إِلَى إِزْمِير.
هـ) كَأَنَّ الطَّالِبَتَيْنِ تُسَافِرَانِ إِلَى
إِزْمِير.
و) كَأَنَّ الطَّالِبَاتِ يُسَافِرْنَ إِلَى
إِزْمِير.
8a/d: Öğrenci, sanki İzmir’e
seyahat ediyor.
8b/c/h/v: Öğrenciler sanki İzmir’e
seyahat ediyorlar.
9 ـ أ) كَأَنَّ الْعَامِلَ أَكْمَلَ أَعْمَالَهُ.
ب) كَأَنَّ الْعَامِلَيْنِ أَكْمَلَ أَعْمَالَهُمَا.
ج) كَأَنَّ الْعَامِلَينَ أَكْمَلُوا أَعْمَالَهُمْ.
كَأَنَّ الْعُمَّالَ أَكْمَلُوا أَعْمَالَهُمْ.
د) كَأَنَّ الْعَامِلَةَ أَكْمَلَتْ أَعْمَالَهَا.
هـ) كَأَنَّ الْعَامِلَتَيْنِ أَكْمَلَتَا أَعْمَالَهُمَا.
و) كَأَنَّ الْعَامِلَاتِ أَكْمَلْنَ أَعْمَالَهُنَّ.
9a/d: İşçi, işlerini tamamlamış
gibi.
9b/c/h/v: İşçiler, işlerini
tamamlamış gibiler.
10 ـ أ) كَأَنَّ الطَّالِبَ مَرِضَ.
ب) كَأَنَّ الطَّالِبَيْنِ مَرِضَا.
ج) كَأَنَّ الطُّلَّابَ مَرِضُوا.
د) كَأَنَّ الطَّالِبَةَ مَرِضَتْ.
هـ) كَأَنَّ الطَّالِبَتيْنِ مَرِضَتَا.
و) كَأَنَّ الطَّالِبَاتِ مَرِضْنَ.
10a/d: Öğrenci hasta olmuş gibi /
hastalanmış gibi.
10b/c/h/v: Öğrenciler hasta olmuş
gibiler / hastalanmış gibiler.
11 ـ أ) كَأَنَّ الْعَامِلَ أَبُوهُ مُدِيرُ
الْمَصْنَعِ.
ب) كَأَنَّ الْعَامِلَيْنِ أَبُوهُمَا مُدِيرُ
الْمَصْنَعِ.
ج) كَأَنَّ الْعُمَّالَ أَبُوهُمْ مُدِيرُ
الْمَصْنَعِ. كَأَنَّ الْعَامِلِينَ أَبُوهُمْ مُدِيرُ الْمَصْنَعِ.
د) كَأَنَّ الْعَامِلَةَ أَبُوهَا مُدِيرُ
الْمَصْنَعِ.
هـ) كَأَنَّ الْعَامِلَتيْنِ أَبُوهُمَا مُدِيرُ
الْمَصْنَعِ.
و) كَأَنَّ الْعَامِلَاتِ أَبُوهُنَّ مُدِيرُ
الْمَصْنَعِ.
11a/d: İşçi, sanki babası
fabrikanın müdürü.
11b/c/h/v: İşçiler, sanki babaları
fabrikanın müdürü.
12 ـ أ) لَعَلَّ الطَّالِبَ يَسْكُنُ فِي
بَيْتٍ بَعِيدٍ عَنِ الْمَدْرَسَةِ.
ب) لَعَلَّ الطَّالِبَيْنِ يَسْكُنَانِ فِي بَيْتٍ
بَعِيدٍ عَنِ الْمَدْرَسَةِ.
ج) لَعَلَّ الطُّلَّابَ يَسْكُنُونَ فِي بَيْتٍ
بَعِيدٍ عَنِ الْمَدْرَسَةِ.
د) لَعَلَّ الطَّالِبَةَ تَسْكُنُ فِي بَيْتٍ
بَعِيدٍ عَنِ الْمَدْرَسَةِ.
هـ) لَعَلَّ الطَّالِبَتَيْنِ تَسْكُنَانِ فِي
بَيْتٍ بَعِيدٍ عَنِ الْمَدْرَسَةِ.
و) لَعَلَّ الطَّالِبَاتِ يَسْكُنَّ فِي بَيْتٍ
بَعِيدٍ عَنِ الْمَدْرَسَةِ.
12a/d: Belki de (umulur ki)
öğrenci, okula yakın bir evde oturuyordur.
12b/c/h/v: Belki de (umulur ki)
öğrenciler, okula yakın bir evde oturuyorlardır.
13 ـ أ) لَعَلَّ الطَّالِبَ فِي
الْمُسْتَشْفَى.
ب) لَعَلَّ الطَّالِبَيْنِ فِي الْمُسْتَشْفَى.
ج) لَعَلَّ الطُّلَّابَ فِي الْمُسْتَشْفَى.
د) لَعَلَّ الطَّالِبَةَ فِي الْمُسْتَشْفَى.
هـ) لَعَلَّ الطَّالِبَتَيْنِ فِي الْمُسْتَشْفَى.
و) لَعَلَّ الطَّالِبَاتِ فِي الْمُسْتَشْفَى.
13a/d: Öğrenci belki hastanededir.
13b/c/h/v: Öğrenciler belki hastanededirler.
14 ـ أ) إِنَّ الطَّالِبَ غَائِبٌ. لَعَلَّ
الطَّالِبَ مَرِيضٌ.
ب) إِنَّ الطَّالِبَيْنِ غَائِبَانِ. لَعَلَّ الطَّالِبَيْنِ
مَرِيضَانِ.
ج) إِنَّ الطُّلَّابَ غَائِبُونَ. لَعَلَّ الطُّلَّابَ
مَرْضَى.
د) إِنَّ الطَّالِبَةَ غَائِبَةٌ. لَعَلَّ الطَّالِبَةَ
مَرِيضَةٌ.
هـ) إِنَّ الطَّالِبَتَيْنِ غَائِبَتَانِ. لَعَلَّ الطَّالِبَتَيْنِ
مَرِيضَتَانِ.
و) إِنَّ الطَّالِبَاتِ غَائِبَاتٌ. لَعَلَّ الطَّالِبَاتِ
مَرِيضَاتٌ.
14a/d: Öğrenci yok. Korkarım
öğrenci hasta.
14b/c/h/v: Öğrenciler yok. Korkarım
öğrenciler hastalar.
15 ـ أ) لَعَلَّ الطَّالِبَ يَنْتَظِرُنَا
فِي الْبَيْتِ.
ب) لَعَلَّ الطَّالِبَيْنِ يَنْتَظِرَانِنَا فِي
الْبَيْتِ.
ج) لَعَلَّ الطُّلَّابَ يَنْتَظِرُونَنَا فِي
الْبَيْتِ.
د) لَعَلَّ الطَّالِبَةَ تَنْتَظِرُنَا فِي
الْبَيْتِ.
هـ) لَعَلَّ الطَّالِبَتَيْنِ تَنْتَظِرَانِنَا فِي
الْبَيْتِ.
و) لَعَلَّ الطَّالِبَاتِ يَنْتَظِرْنَنَا فِي
الْبَيْتِ.
15a/d: Umulur ki (belki) öğrenci,
bizi evde bekliyordur.
15b/c/h/v: Umulur ki (belki) öğrenciler,
bizi evde bekliyorlardır.
16 ـ أ) (سَيَنْجَحُ الطَّالِبُ فِي الْاِمْتِحَانِ.)
لِأَنَّ الطَّالِبَ يَجْتَهِدُ كَثِيراً.
ب) (سَيَنْجَحُ الطَّالِبَانِ
فِي الْاِمْتِحَانِ.) لِأَنَّ الطَّالِبَيْنِ يَجْتَهِدَانِ كَثِيراً.
ج) (سَيَنْجَحُ الطُّلَّابُ فِي الْاِمْتِحَانِ.) لِأَنَّ الطُّلَّابَ يَجْتَهِدُونَ كَثِيراً.
د) (سَتَنْجَحُ الطَّالِبَةُ
فِي الْاِمْتِحَانِ.) لِأَنَّ الطَّالِبَةَ تَجْتَهِدُ كَثِيراً.
هـ) (سَتَنْجَحُ الطَّالِبَتَانِ
فِي الْاِمْتِحَانِ.) لِأَنَّ الطَّالِبَتَيْنِ تَجْتَهِدَانِ كَثِيراً.
و) (سَتَنْجَحُ الطَّالِبَاتُ
فِي الْاِمْتِحَانِ.) لِأَنَّ الطَّالِبَاتِ يَجْتَهِدْنَ كَثِيراً.
16a/d: (Öğrenci sınavda başarılı
olacak.) Çünkü öğrenci, çok çalışıyor.
16b/c/h/v: (Öğrenciler sınavda
başarılı olacaklar.) Çünkü öğrenciler, çok çalışıyorlar.
17 ـ أ) (نَجَحَ الطَّالِبُ فِي
الْاِمْتِحَانِ.) لِأَنَّ الطَّالِبَ اجْتَهَدَ كَثِيراً.
ب) (نَجَحَ الطَّالِبَانِ فِي الْاِمْتِحَانِ.) لِأَنَّ الطَّالِبَيْنِ اجْتَهَدَا كَثِيراً.
ج) (نَجَحَ الطُّلَّابُ فِي
الْاِمْتِحَانِ.) لِأَنَّ الطُّلَّابَ اجْتَهَدُوا
كَثِيراً.
د) (نَجَحَتْ الطَّالِبَةُ فِي الْاِمْتِحَانِ.) لِأَنَّ الطَّالِبَةَ اجْتَهَدَتْ كَثِيراً.
هـ) (نَجَحَتْ الطَّالِبَتَانِ
فِي الْاِمْتِحَانِ.) لِأَنَّ الطَّالِبَتَيْنِ اجْتَهَدَتَا كَثِيراً.
و) (نَجَحَتْ الطَّالِبَاتُ فِي الْاِمْتِحَانِ.) لِأَنَّ الطَّالِبَاتِ اجْتَهَدْنَ كَثِيراً.
17a/d: (Öğrenci sınavda başarılı oldu.)
Çünkü öğrenci, çok çalıştı.
17b/c/h/v: (Öğrenciler sınavda
başarılı oldular.) Çünkü öğrenciler, çok çalıştılar.
İRAP: İnne ve benzerlerini cümle içinde kullanırken irap hatası yapmamak için, murap olan İSİMLERİNİN (öznelerinin) mansup olduğuna, haber öğelerinin ise merfu olduğuna dikkat etmek gerekiyor.
-Dolayısıyla İNNE vb.nin İSMİ, tekil olduğunda FETHALI, ikil olduğunda YÂ'lı, düzenli eril çoğul olduğunda yine YÂ'lı, düzenli dişil çoğul olduğunda KESRALI, düzensiz çoğul olduğunda ise FETHALI olması gerekmektedir.
-Dolayısıyla İNNE vb.nin HABERİ, tekil olduğunda DAMMELİ, ikil olduğunda ELİF'li, düzenli eril çoğul olduğunda VÂV'lı, düzenli dişil çoğul olduğunda DAMMELİ, düzensiz çoğul olduğunda ise yine DAMMELİ olması gerekmektedir.
Not: İNNE vb.nin müfret olmayan HABERİ, lafzen hareke değişimine uğramaz; MAHALLEN irap edilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder