31 Aralık 2016 Cumartesi

iki (çift) meful bih alan fiiller

iki (çift) meful bih alan fiiller

zanne ve benzeri fiiller, çift mefulün bih alan fiiller grubuna girer. Çift mefulün bih olarak görülen bu öğeler, aslında mübteda ve haber öğeleridir. Diğer bir ifadeyle bu fiiller, mübteda öğesini birinci mefulün bih ve haber öğesini ikinci mefulün bih öğesine karşılık gelecek şekilde kullanır. Bu konu daha önce anlatılmıştı (bkz. zanne ve benzerleri). Zanne ve benzeri fiillerin sayısı azdır. HATIRLAYALIM:

1
حَسَنٌ طَالِبٌ ذَكِيٌّ.
Hasan, zeki bir öğrencidir.
ظَنَنْتُ حَسَناً طَالِباً ذَكِيّاً.
Hasan’ın zeki bir öğrenci olduğunu” sandım.
2
حَسَنٌ فِي الصَّفِّ.
Hasan, sınıftadır.
ظَنَنْتُ حَسَناً فِي الصَّفِّ.
Hasan’ın sınıfta olduğunu” sandım.
3
حَسَنٌ يَكْتُبُ الدَّرْسَ.
Hasan, dersi yazıyor.
ظَنَنْتُ حَسَناً يَكْتُبُ الدَّرْسَ.
Hasan’ın dersi yazdığını (yazmakta olduğunu)” sandım.
4
حَسَنٌ كَتَبَ الدَّرْسَ.
Hasan, dersi yazdı.
ظَنَنْتُ حَسَناً كَتَبَ الدَّرْسَ.
Hasan’ın dersi yazdığını” sandım.
5
حَسَنٌ وَالِدُهُ مَرِيضٌ.
Hasan,’ın babası, hastadır.
ظَنَنْتُ حَسَناً وَالِدُهُ مَرِيضٌ.
Hasan,’ın babasının hasta olduğunu” sandım.

İsim cümlesi: Mübteda ve
Haber’den oluşmaktadır.
· Zanentu (fiil+fail) + Birinci Meful (mübteda) + ikinci mef’ul (haber)
· İsim cümlesinin mübteda öğesi birinci meful, haber öğesi
ise ikinci meful haline gelmiştir. Meful, mansûp bir öğedir.

NOT: Zanne ve benzerleri, mübteda ve haber öğesinin müevvel mastar haline dönüşmüş halini, çift nesne yerine geçecek şekilde kullanabilir ki bu, yaygın bir kullanımdır. Anlam değişikliğine uğramadan, yukarıdaki cümlelerde geçen birinci ve ikinci mef'ûlleri, müevvel mastara dönüştürmek ve zanne'nin mefulleri olarak kullanmak mümkündür:

ظَنَنْتُ أَنَّ حَسَناً طَالِبٌ ذَكِيٌّ.
Hasan’ın zeki bir öğrenci olduğunu” sandım.
ظَنَنْتُ أَنَّ حَسَناً فِي الصَّفِّ.
Hasan’ın sınıfta olduğunu” sandım.
ظَنَنْتُ أَنَّ حَسَناً يَكْتُبُ الدَّرْسَ.
Hasan’ın dersi yazdığını (yazmakta olduğunu)” sandım.
ظَنَنْتُ أَنَّ حَسَناً كَتَبَ الدَّرْسَ.
Hasan’ın dersi yazdığını” sandım.
ظَنَنْتُ أَنَّ حَسَناً وَالِدُهُ مَرِيضٌ.
Hasan,’ın babasının hasta olduğunu” sandım.

sayyara ve benzeri fiiller (tasyîr/dönüştürme fiilleri) de çift mefulün bih alan fiiller grubuna girer. Çift mefulün bih olarak görülen bu öğeler, aslında mübteda ve haber öğeleridir. Diğer bir ifadeyle bu fiiller, mübteda öğesini birinci mefulün bih ve haber öğesini ikinci mefulün bih öğesine karşılık gelecek şekilde kullanır. Bu konu da daha önce anlatılmıştı (bkz. tasyîr fiilleri). Sayyara ve benzeri fiillerin sayısı azdır. HATIRLAYALIM:
Not: Sayyara ve benzeri fiiller, müevvel mastarı, çift meful yerine geçecek şekilde kullanamaz.

1
الْعَالِمُ مُتَوَاضِعٌ.
Âlim, mütevazidir.
صَيَّرَ الْعِلْمُ الْعَالِمَ مُتَوَاضِعاً.
İlim, âlimi, mütevazi hale getirdi (mütevazileştirdi).
2
الطَّبِيعَةُ فِي خِدْمَةِ الْإنْسَانِ.
Tabiat, insanın hizmetindedir.
صَيَّرَ اللهُ الطَّبِيعَةَ فِي خِدْمَةِ الْإنْسَانِ.
Allah, “tabiatı, insanın hizmetinde” kıldı (insanın hizmetine verdi).
3
الطِّفْلُ يَكْتُبُ بِالْقَلَمِ.
Çocuk, kalemle yazıyor.
صَيَّرَ اللهُ الطِّفْلَ يَكْتُبُ بِالْقَلَمِ.
Öğretmen, “çocuğu, kalemle yazar (yazıyor)” hale getirdi.

İsim cümlesi: Mübteda ve
Haber’den oluşmaktadır.
· SÂRA (+fail) + Birinci Meful (mübteda) + ikinci mef’ul (haber)
· İsim cümlesinin mübteda öğesi birinci meful, haber öğesi
ise ikinci meful haline gelmiştir. Meful, mansûp bir öğedir.

Aşağıdaki fiiller de çift meful alırlar. Fakat bu fiillerin mefulleri, aslında mübteda ve haberden oluşan isim cümlesi değildir. Diğer bir ifadeyle bu fiiller (aşağıdakiler), mübteda öğesini birinci mefulün bih ve haber öğesini ikinci mefulün bih öğesine karşılık gelecek şekilde KULLANAMAZ.

أَعْطَى
حَسَنٌ
عَلِيَّاً
قَلَماً.
verdi
Hasan
Ali’ye
bir kalem
فعل
فاعل
مفعول به أول
مفعول به ثان
yüklem
özne
1. nesne
2. nesne
Hasan, Ali’ye, bir kalem verdi.

Bu tür fiillerin sayısı çoktur. Aşağıdaki birkaç örnek vermekle yetineceğiz.
مَنَحَ الْمُدَرِّسُ الْفَائِزَ جَائِزَةً.
Öğretmen, kazanana bir ödül verdi (bağışladı).
أَلْبَسَ الْأَبُ الطِّفْلَ مَلَابِسَ خَفِيفَةً فِي الصَّيْفِ.
Baba, yazın, çocuğa, hafif elbiseler giydirdi.
أَشْرَبَ الْأَبُ الطِّفْلَ الْحَلِيبَ.
Baba, bebeğe süt içirdi.
وَهَبَ الْأَمِيرُ الشَّاعِرَ جَائِزَةً.
Emir, şaire bir ödül verdi (hibe etti).
مَنَعَ الْخَادِمُ الطِّفْلَ الخروجَ مِنَ الْبَيْتِ.
Hizmetçi, çocuğu, evden çıkmaktan alıkoydu (çıkmasına engel oldu).
سَأَلَ الْمُحْتَاجُ الْغَنِيَّ مُسَاعَدَةً مَالِيَّةً.
İhtiyaç sahibi, zenginden, mali destek istedi.
رَزَقَهُ اللهُ وَلَداً.
Allah, ona bir oğul verdi.
عَلَّمَ الْمُدَرِّسُ الطَّالِبَ اللُّغَةَ الْعَرَبِيَّةَ.
Öğretmen, öğrenciye, Arapçayı öğretti.
سَأَلَ الْمُؤْمِنُ اللهَ الْعَافِيَةَ.
Mümin, Allah’tan afiyet istedi/dilendi.
أَرْكَبَ الْأَبُ الْبِنْتَ الْحِصَانَ.
Baba, kız çocuğunu, ata bindirdi.
أَفْهَمَ الْمُدَرِّسُ الطَّالِبَ الدَّرْسَ.
Öğretmen, öğrenciye, dersi anlattı.
فَهَّمَ الْمُدَرِّسُ الطَّالِبَ الدَّرْسَ.
Öğretmen, öğrenciye, dersi anlattı.
حَمَّلَ الْفَلَّاحُ الْحِمَارَ الْحَطَبَ.
Çiftçi, eşeğe, odun yükledi.
كَسَا الْعِلْمُ أَهْلَهُ وَقَاراً.
İlim, sahibine, vakar giydirdi (kazandırdı).
حَفَّظْتُ الْغُلَامَ الْقُرْآنَ.
Çocuğa, Kuran’ı ezberlettim.
سَقَى الطَّبِيبُ الْمَرِيضَ الدَّوَاءَ.
Doktor, hastaya, ilaç içirdi.
أَعْطَيْتُ السَّائِلَ فُرَاطَةً.
Dilenciye, bozuk para verdim.
أَبْلَغَهُ سَاعِي الْبَرِيدِ الْخَبَرَ.
Postacı, haberi, ona ulaştırdı.
خَوَّفْتُ الرَّجُلَ الظُّلْمَ.
Adamı, zulümden, korkuttum.
وَقَى الْخَادِمُ الطِّفْلَ النَّارَ.
Hizmetçi, çocuğu, ateşten korudu.

Not: Yukarıda zikredilen ve çift meful alan fiillerin bazıları, tek meful alır halde de kullanılabilir. Diğer mefulü ise bir harf-i cerle gelerek mefulün bih gayr-ı sarih olarak kabul edilir.

أَبْلَغَ سَاعِي الْبَرِيدِ الْخَبَرَ إلَيْهِ.
Postacı, haberi, ona ulaştırdı.
وَقَى الْخَادِمُ الطِّفْلَ مِنَ النَّارِ.
Hizmetçi, çocuğu, ateşten korudu.
خَوَّفْتُ الرَّجُلَ مِنَ الظُّلْمِ.
Adamı, zulümden, korkuttum.
أَعْطَيْتُ لِلسَّائِلِ فُرَاطَةً.
Dilenciye, bozuk para verdim.
أَعْطَيْتُ لِلطَّالِبِ كِتَاباً.
مَنَحَ الْمُدَرِّسُ لِلْفَائِزِ جَائِزَةً.
Öğretmen, kazanana bir ödül verdi (bağışladı).
رَزَقَهُ اللهُ بِوَلَدٍ.
Allah, ona bir oğul verdi.
وَهَبَ الْأَمِيرُ لِلشَّاعِرِ جَائِزَةً.
Emir, şaire bir ödül verdi (hibe etti).
مَنَعَ الْخَادِمُ الطِّفْلَ مِنَ الخروجِ إِلَى الشَّارِعِ.
Hizmetçi, çocuğu, evden çıkmaktan alıkoydu (çıkmasına engel oldu)

NOT: içinde "meful" sözcüğü geçen tüm öğeler, car-mecrurdan oluşmuyorsa, mebni değilse ya da müevvel mastar ya da C değilse, her zaman lafzen mansûp olur. Lafzen mansup olmadığında "nasb mahallinde olduğu" ifade edilir ("fi mahalli nasbin" şeklinde).

25 Aralık 2016 Pazar

yaklaşma (mukarabe) fiilleri + isim cümlesi


yaklaşma (mukarabe) fiilleri + isim cümlesi

kâde, isim cümlesinin başında kullanılan ve yaklaşma ifade eden işlevsel bir fiildir.

mukarabe fiilleri de isim cümlesinin mübteda ve haber öğelerini kendilerine malzeme olarak kullanır. Fakat mukarabe fiillerinin haber öğesi, sadece muzari fiilli fiil cümlesi olabilir.
yani KÂDE+MÜBTEDA+Muzari Fiilli Fiiil Cümlesi formülü kullanılır. Fakat, mübteda öğesine KÂDE'nin İSMİ, haber öğesine de KÂDE'nin HABERİ adı verilir. Kâde'nin haberi, normalde mansup bir öğedir ama mansup olduğunu gösteren herhangi bir alamet/hareke içermez, çünkü kâde'nin haberi muzari fiilli fiil cümlesi gelir ve C'ler, mahallen irap edilir.

"KÂDE+MÜBTEDA+Muzari Fiilli Fiiil Cümlesi": Türkçeye "...eyazdı, neredeyse oldu, az kalsın oluyordu" gibi tercüme edilebilir.
Muzari siyga kullanılacak olursa, bu durumda Türkçeye "....neredeyse oluyor, az kaldı olacak" şeklinde tercüme edilebilir. Haber olarak gelen eylemin, gerçekleşmeye YAKLAŞTIĞI ifade edilir. Dolayısıyla tercümemizde, Türkçede eylemin gerçekleşmeye yüz tuttuğunu ifade eden "nerdeyse, hemen hemen, az kalsın, ...üzere" gibi sözcükleri kullanmamızda herhangi bir sakınca yok.

1) كَادَ الطِّفْلُ يَسْقُطُ مِنَ الشُّرْفَةِ. : كَادَ الطِّفْلُ أَنْ يَسْقُطَ مِنَ الشُّرْفَةِ.
2) يَكَادُ الطِّفْلُ يَسْقُطُ مِنَ الشُّرْفَةِ. : يَكَادُ الطِّفْلُ أَنْ يَسْقُطَ مِنَ الشُّرْفَةِ.
3) أَوْشَكَ الطِّفْلُ يَسْقُطُ مِنَ الشُّرْفَةِ. : أَوْشَكَ الطِّفْلُ أَنْ يَسْقُطَ مِنَ الشُّرْفَةِ.
4) يُوشِكُ الطِّفْلُ يَسْقُطُ مِنَ الشُّرْفَةِ. : يُوشِكُ الطِّفْلُ أَنْ يَسْقُطَ مِنَ الشُّرْفَةِ.
5) كَرَبَ الْمَطَرُ أَنْ يَنْهَمِرَ. كَرَبَ الْمَطَرُ يَنْهَمِرُ.
6) كَانَ عَلَى الْأَرْضِ ثَلْجٌ. كِدْتُ أَقَعُ عَلَى الْأَرْضِ.
7) لَا نَخْرُجْ مِنَ الْبَيْتِ. لَا يَكَادُ الْمَطَرُ يَنْزِلُ.
1, 3) Çocuk, balkondan düşeyazdı (neredeyse düşüyordu/az kalsın düşüyordu).
2, 4) Çocuk, balkondan neredeyse düşüyor/neredeyse düşecek / az kalsın düşecek).
5) Yağmur, neredeyse yağdı / yağayazdı.
6) Yerde kar vardı. Yere düşeyazdım (nerdeyse yere düşüyordum).
7) Bu saatte evden çıkmayalım. Yağmur, nerdeyse yağacak (yağmak üzere).

Mukarabe fiillerinin haber öğesi, muzari fiilli fiil cümlesi olur. Muzari fiilin başına EN getirilebilir. Anlamında herhangi bir değişiklik olmaz ama EN'den sonra gelen muzari fiil, mansûp olur.
EN'in hem mazi hem de muzarisi kullanılan EVŞEKE ile birlikte kullanımı fazla, hem mazi hem de muzarisi kullanılan KÂDE ve sadece mazi siygası kullanılan KERABE ile kullanımı ise azdır.
Aralarında anlam açısından herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Mukarabe anlamında EVŞEKE ve KÂDE'nin kullanımının yaygın, KERABE'nin ise az olduğunu söyleyebiliriz.
Not: KÂDE, 4. bâbtan çekimlenen bir fiildir (kâde yekâdu / kidtu ekâdu)

1) أَوْشَكَ الْمُتَسَابِقُ أَنْ يَفُوزَ. كَادَ الْمُتَسَابِقُ أَنْ يَفُوزَ. كَرَبَ الْمُتَسَابِقُ أَنْ يَفُوزَ.
2) أَوْشَكَ الصَّيْفُ أَنْ يَنْتَهِيَ. كَادَ الصَّيْفُ أَنْ يَنْتَهِيَ. كَرَبَ الصَّيْفُ أَنْ يَنْتَهِيَ.
3) يُوشِكُ الْاِمْتِحَانُ أَنْ يَبْدَأَ. يَكَادُ الْاِمْتِحَانُ أَنْ يَبْدَأَ.
4) الطَّبِيبَاتُ أَوْشَكْنَ أَنْ يَنْتَهِينَ مِنْ إِجْرَاءِ الْجِرَاحَةِ لِلْمَرِيضِ.
5) الْمَرِيضُ أَوْشَكَ أَنْ يُشْفَى. الْمَرِيضُ كَادَ أَنْ يُشْفَى.
6) الْمُسَافِرُونَ أَوْشَكُوا أَنْ يَعُودُوا. الْمُسَافِرُونَ كَادُوا أَنْ يَعُودُوا. الْمُسَافِرُونَ كَادُوا يَعُودُونَ.
1) Yarışmacı, nerdeyse kazanıyordu / kazanayazdı / neredeyse kazanacaktı.
2) Yaz, nerdeyse bitti.
3) İmtihan, nerdeyse başlayacak / başlıyor.
4) Doktorlar, hastaya cerrahi operasyonu nerdeyse bitirdiler.
5) Hasta, nerdeyse iyileşti / hemen hemen iyileşti.
6) Yolcular, nerdeyse döndüler (dönmelerine az kaldı).

Evşeke fiili, müevvel mastardan oluşan fail öğesiyle de yetinebilir.
1) أَوْشَكَ أَنْ نُسَافِرَ.
2) أَوْشَكَ أَنْ يُشْفَى الْمَرِيضُ.
1) Yolculuğa çıkmamız, yaklaştı.
2) Hastanın iyileşmesi, yaklaştı (iyileşmesine az kaldı).


İstimrâr (Süreklilik) Fiilleri + isim cümlesi

İstimrâr (Süreklilik) Fiilleri

İsim cümlesinin öğelerini kendisine malzeme olarak kullanan, diğer bir ifadeyle isim cümlesinin mübtedası İSMİ ve isim cümlesinin haber öğesini de HABERİ adı altında kullanan işlevsel fiillerden biri de MÂZÂLE'dir. Mâzâle'li cümleler, Türkçeye "hâlâ ...dır / hâlâ ...mektedir" şeklinde tercüme edilebilir.

1) حَسَنٌ، طَالِبٌ جَامِعِيٌّ. مَازَالَ حَسَنٌ، طَالِباً جَامِعِيّاً.
2) الْاِمْتِحَانُ مُسْتَمِرٌّ. مَازَالَ الْاِمْتِحَانُ مُسْتَمِرّاً.

3) الطَّالِبُ فِي الصَّفِّ. مَازَالَ الطَّالِبُ فِي الصَّفِّ.
4) الطِّفْلُ فِي سَرِيرِهِ. مَازَالَ الطِّفْلُ فِي سَرِيرِهِ.

5) الطِّفْلُ يَنَامُ فِي سَرِيرِهِ. مَازَالَ الطِّفْلُ يَنَامُ فِي سَرِيرِهِ.
6) الطَّالِبُ يَدْرُسُ فِي كُلِّيَّةِ الطِّبِّ. مَازَالَ الطَّالِبُ يَدْرُسُ فِي كُلِّيَّةِ الطِّبِّ.

7) الطَّالِبُ وَالِدُهُ مَرِيضٌ. مَازَالَ الطَّالِبُ وَالِدُهُ مَرِيضٌ.
8) الطَّالِبُ يَدُهُ فِي جَيْبِهِ. مَازَالَ الطَّالِبُ يَدُهُ فِي جَيْبِهِ.
1) Hasan, üniversiteli bir öğrencidir. Hasan, hâlâ üniversiteli bir öğrencidir.
2) İmtihan, sürüyor (devam ediyor). İmtihan, hâlâ devam ediyor.
3) Öğrenci, sınıfta. Öğrenci, hâlâ sınıfta.
4) Bebek, yatağında. Bebek, hâlâ yatağında.
5) Bebek, yatağında uyuyor. Bebek, hâlâ yatağında uyuyor.
6) Öğrenci, Tıp Fakültesi’nde okuyor. Öğrenci, hâlâ Tıp Fakültesi’nde okuyor.
7) Öğrenci’,nin babası, hasta. Öğrenci’,nin babası, hâlâ hasta.
8) Öğrenci’,nin eli, cebinde. Öğrenci’,nin eli, hâlâ cebinde.

NOT: Yukarıdaki cümlelerde geçen مَازَالَ yerine, aynı anlamda لَمْ يَزَلْ ya da لَا يَزَالُ (muzari siygası) da kullanılabilir.

Not: Süreklilik bildiren مَازَالَ gibi fiillerin haber öğesinin mazi siygalı bir fiil cümlesi olmadığı görülecektir.

Not: مَا بَرِحَ / لَا يَبْرَحُ , مَا انْفَكَّ / لَا يَنْفَكُّ ve مَا فَتِىءَ / لا يَفْتَأُ fiilleri de مَازَالَ / لَا يَزَالُ gibi aynı anlam ve özellikte kullanılan fiillerdir fakat, مَازَالَ 'nin kullanımı, diğerlerine oranla çok daha yaygındır. Bu dört fiilin önündeki , olumsuzluk edatıdır ama söz konusu anlamı, bu yapıyla, bütün olarak verir.
1) الْحَرُّ شَدِيدٌ. مَازَالَ الْحَرُّ شَدِيداً.
2) الْمَرِيضُ نَائِمٌ. مَا بَرِحَ الْمَرِيضُ نَائِماً.
3) مَا بَرِحَ الْمَرِيضُ يَنَامُ. : مَا فَتِئَ الْمَرِيضُ يَنَامُ.
4) مَا بَرِحَ الْمَرِيضُ فِي الْمُسْتَشْفَى.
5) التَّاجِرُ صَادِقٌ. مَا فَتِئَ التَّاجِرُ صَادِقاً.
1) Sıcak, şiddetli. Sıcak, hâlâ şiddetli.
2) Hasta, uyuyor. Hasta, hâlâ uyuyor.
3) Hasta, hâlâ uyuyor.: Hasta, hâlâ uyuyor.
4) Hasta, hâlâ hastanede.
5) Tüccar, doğru sözlü. Tüccar, hâlâ doğru sözlü.

NOT: İstimrâr fiilleri arasında zikredilen مَادَامَ ise özel bir kullanıma ve anlama sahiptir. MÂDÂME, Türkçeye “-dığı sürece, -dıkça” ek ve sözcükleriyle tercüme edilebilir ve aldığı öğelerle birlikte BÜTÜN OLARAK, bize, “ne zaman” sorusunun cevabını verir (mef’ûlün fîh öğesi). مَادَامَ’nin başında , zaman ifade eden bir mastar harfidir (sadece mazi siygası kullanılır).

1) سَأَكُونَ فِي خِدْمَتِكَ مَا دُمْتُ حَيّاً.
2) خُلُقُكَ كَرِيمٌ. تُحْتَرَمُ مَادَامَ خُلُقُكَ كَرِيماً.
3) النُّورُ ضَئِيلٌ. لَا تَقْرَأْ مَادَامَ النُّورُ ضَئِيلاً.
4) لَا تَعْبُر الشَّارِعَ مَادَامَتِ إشَارَةُ الْمُرُورِ حَمْرَاءَ.
5) لَنْ تَنْتَهِيَ الْحَرْبُ مَادَامَت الْأَرْضُ تَدُورُ عَلَى نَفْسِهَا.
6) لَنْ أَتْرُكَكَ مَادُمْتَ تُحِبُّنِي.
1) Canlı olduğum sürece (yaşadığım sürece) hizmetinde olacağım.
2) Ahlakın güzel. Ahlakın güzel olduğu sürece saygı görürsün (hürmet edilirsin).
3) Işık, zayıf. Işık zayıf olduğu sürece okuma.
4) Trafik işareti kırmızı olduğu sürece caddeyi geçme.
5) Yeryüzü kendi etrafında döndükçe (döndüğü sürece) savaş bitmeyecek.
6) Beni sevdiğin sürece seni terk etmeyeceğim.



üç mef'ûlün bih alan fiiller (haber verme / bildirme fiilleri) + isim cümlesi

üç mef'ûlün bih alan fiiller (haber verme / bildirme fiilleri) + isim cümlesi

Daha önceki derslerde (örneğin haber türleri, inne vb., kâne vb. gibi konu anlatımlarında) isim cümlesinin mübteda ve haber öğelerinden oluştuğu ve haber öğesinin müfret, isim cümlesi, fiil cümlesi ve şibih cümlesi olarak gelebileceği söylenmiş ve örneklendirilmişti.

üç mef'ûlün bih alan fiiller (haber verme / bildirme fiilleri), faili ve birinci mef'ûlün bih öğesinden sonra isim cümlesinin mübteda ve haber öğelerini, kendisine ikinci mef'ûlün bih ve üçüncü mef'ûlün bih öğesi olarak kullanır.

Örneğin, "haber verdi/bildirdi" anlamına gelen A'LEME fiiliyle, "Müdür, öğrencilere haber verdi" şeklinde bir cümle kuralım. + Daha sonra da "öğretmen, hastadır" isim cümlesini, A'LEME fiilinin ikinci ve üçüncü mef'ûlleri olarak kullanalım.
أَعْلَمَ الْمُدِيرُ الطُّلَّابَ... + الْمُدَرِّسُ مَرِيضٌ.
Müdür, öğrencilere haber verdi (bildirdi) + öğretmen, hastadır.

Bu işlemi yaparken ikinci mef'ûl ve üçüncü mef'ûl olarak ekleyeceğimiz mübteda ve haber öğelerini MANSUP yapmamız gerekiyor. Çünkü mef'ûller, mansûp öğelerdir.

1) أَعْلَمَ الْمُدِيرُ الطُّلَّابَ الْمُدَرِّسَ مَرِيضاً.
2) أَعْلَمْتُ الْأُمِّيَّ الْقِرَاءَةَ مُفِيدَةً.
1) Müdür, öğrencilere, öğretmenin, hasta olduğunu haber verdi (bildirdi).
2) Ümmîye (okuma yazma bilmeyene), okumanın, faydalı olduğunu anlattım/bildirdim.

Fakat, üçüncü mef'ûl öğesi, gerçekte isim cümlesinin HABER öğesinden dönüşmüş olduğundan, üçüncü mef'ûl öğesi de müfret ve cümle olmak üzere farklı şekillerde gelebilecektir (müfret, isim cümlesi ve fiil cümlesi ve şibih cümlesi). Üçüncü mef'ûl öğesi müfret türünde geldiğinde onun mansûp olduğunu lafzen görmek mümkün. Ama üçüncü mef'ûl öğesi cümle türünden geldiğinde herhangi bir ses değişimi söz konusu olmaz (çünkü C'ler, bir öğeye karşılık geldiklerinde mebni kabul edilirler; mahallen irap edilirler).

Aşağıdaki cümlelerde üçüncü mef'ûlün bih öğesinin nasıl geldiğine dikkat ediniz.
(1) üçüncü mef'ûlün bih öğesinin Müfret olarak geldiği örnekler:

1) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، طَالِباً.
2) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، رَجُلاً ذَكِيّاً.
3) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، أَباً.
4) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، صَدِيقَ عَلِيٍّ.
5) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، صَدِيقاً وَفِيّاً وأَباً رَحِيماً ورَجُلاً كَرِيماً.
6) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، وَالِدَ خَالِدٍ وأَخَ مَرْيَم وجَدَّ بَكْرٍ وَابْنَ مُحَمَّدٍ وحَفِيدَ مُصْطَفَى.
7) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، وَالِدَ حَسَنٍ، مُدَرِّساً مُتَقَاعِداً.
1) Müdüre, Hasan'ın, bir öğrenci olduğunu haber verdim.
2) Müdüre, Hasan'ın, zeki bir adam olduğunu haber verdim.
3) Müdüre, Hasan'ın, bir baba olduğunu haber verdim.
4) Müdüre, Hasan'ın, Ali'nin arkadaşı olduğunu haber verdim.
5) Müdüre, Hasan'ın, vefakar bir arkadaş, merhametli bir baba ve cömert bir adam olduğunu haber verdim.
6) Müdüre, Hasan'ın, Halit'in babası, Meryem'in kardeşi, Bekr'in dedesi, Muhammet'in oğlu ve Mustafa'nın torunu olduğunu haber verdim.
7) Müdüre, Hasan'ın babasının, emekli bir öğretmen olduğunu haber verdim.

(2) üçüncü mef'ûlün bih öğesinin Şibih Cümlesi olarak geldiği örnekler:

1) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، فِي الصَّفِّ.
2) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، أَمَامَ الصَّفِّ.
3) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، الْاِمْتِحَانَ، بَعْدَ سَاعَةٍ.
4) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، هُنَاكَ.
5) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، الرِّحْلَةَ، إلَى إِزْمِير.
1) Müdüre, Hasan'ın, sınıfta olduğunu haber verdim.
2) Müdüre, Hasan'ın, sınıfın önünde olduğunu haber verdim.
3) Müdüre, imtihanın, bir saat sonra olduğunu haber verdim.
4) Müdüre, Hasan'ın, orada olduğunu haber verdim.
5) Müdüre, gezinin, İzmir'e olduğunu haber verdim.
  
(3) üçüncü mef'ûlün bih öğesinin İsim Cümlesi ve Fiil Cümlesi olarak geldiği örnekler:

1) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، كَتَبَ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
2) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، يَكْتُبُ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
3) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، يَجْلِسُ وَالِدُهُ فِي الْحَدِيقَةِ.
4) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، وَالِدُهُ مَرِيضٌ.
5) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، وَالِدُهُ يُدَرِّسُ الْحِسَابَ فِي مَدْرَسَةٍ خَاصَّةٍ.
6) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، أُمُّهُ فِي الْمُسْتَشْفَى.
7) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، حَسَناً، أُمُّهُ صَدِيقَةُ زَيْنَب.
1) Müdüre, Hasan'ın, dersi evde yazdığını haber verdim.
2) Müdüre, Hasan'ın, dersi evde yazdığını (yazıyor olduğunu) haber verdim.
3) Müdüre, Hasan'ın babasının, bahçede oturduğunu (oturuyor olduğunu) haber verdim.
4) Müdüre, Hasan'ın babasının, hasta olduğunu haber verdim.
5) Müdüre, Hasan'ın babasının, özel bir okulda matematik öğrettiğini (öğretiyor olduğunu) haber verdim.
6) Müdüre, Hasan'ın annesinin, hastanede olduğunu haber verdim.
7) Müdüre, Hasan'ın annesinin, Zeynep'in arkadaşı olduğunu haber verdim.

NOT: Yukarıdaki cümleler, “haber türleri” dersinde mübteda ve haberden oluşan isim cümlelerine verilen örneklerin, A’LEME fiilinin ikinci ve üçüncü mef’ûl bih öğeleri olarak kullanılmış halleridir.


NOT: birinci, ikinci ve üçüncü mef’ûlleri birbirinden ayırmak için aralarına “virgül” (,) konulmuştur.

NOT: Aynı anlam ve şartlarda aşağıdaki fiiller de A'LEME fiili gibi kullanılabilirler (yukarıdaki ve aşağıdaki tüm cümlelerin yerine bu fiillerden birini kullanabilirsiniz):
A'leme fiili gibi üç mef'ûlün bih alabilen fiiller: أَنْبَأَ، نَبَّأَ، أَخْبَرَ، خَبَّرَ، حَدَّثَ
Bunlardan biri de أَرَى fiilidir.

ERÂ fiilini "göstermek/anlatmak" sözcükleriyle tercüme etmek mümkün.


أَرَيْتُ الْجَاحِدَ اللهَ حَقّاً.

İnkarcıya, Allah'ın, hak olduğunu gösterdim/anlattım.


ÖNEMLİ BİR BİLGİ: İstenirse (yani tercihe bağlı olmak üzere), ikinci mef'ûlün bih ve üçüncü mef'ûlün bih öğelerini, önlerine ENNE (mastar edatı) getirmek suretiyle MÜEVVEL MASTAR'a dönüştürüp, iki mef'ûl yerine kullanmak da mümkün ve sık kullanılan bir yapıdır (not: anlam açısından herhangi bir değişiklik olmaz). Diğer bir ifadeyle, her isim cümlesi, ENNE ile müevvel mastar yapmak suretiyle A'LEME ve benzeri fiillerin, ikinci ve üçüncü mef'ûlün bih öğelerine karşılık kullanılabilir. Yukarıda verilen cümlelerden bazılarını bu üsluba uyarlayalım: 

A'leme Fiilinin ikinci ve üçüncü mef'ûlün bih öğelerine karşılık Müevvel Mastar'ın kullanımı:

1) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ حَسَناً طَالِبٌ.
2) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ حَسَناً رَجُلٌ ذَكِيٌّ.
3) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ حَسَناً صَدِيقُ عَلِيٍّ.
4) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ حَسَناً فِي الصَّفِّ.
5) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ حَسَناً أَمَامَ الصَّفِّ.
6) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ الْاِمْتِحَانَ بَعْدَ سَاعَةٍ.
7) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ حَسَناً كَتَبَ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
8) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ حَسَناً يَكْتُبُ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
9) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ حَسَناً وَالِدُهُ مَرِيضٌ.
10) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ حَسَناً وَالِدُهُ يُدَرِّسُ الْحِسَابَ فِي مَدْرَسَةٍ خَاصَّةٍ.
11) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ حَسَناً أُمُّهُ فِي الْمُسْتَشْفَى.
12) أَعْلَمْتُ الْمُدِيرَ، أَنَّ حَسَناً أُمُّهُ صَدِيقَةُ زَيْنَب.
 1) Müdüre, Hasan'ın bir öğrenci olduğunu haber verdim.
2) Müdüre, Hasan'ın zeki bir adam olduğunu haber verdim.
3) Müdüre, Hasan'ın Ali'nin arkadaşı olduğunu haber verdim.
4) Müdüre, Hasan'ın sınıfta olduğunu haber verdim.
5) Müdüre, Hasan'ın sınıfın önünde olduğunu haber verdim.
6) Müdüre, imtihanın bir saat sonra olduğunu haber verdim.
7) Müdüre, Hasan'ın dersi evde yazdığını haber verdim.
8) Müdüre, Hasan'ın dersi evde yazdığını (yazıyor olduğunu) haber verdim.
9) Müdüre, Hasan'ın babasının hasta olduğunu haber verdim.
10) Müdüre, Hasan'ın babasının özel bir okulda matematik öğrettiğini (öğretiyor olduğunu) haber verdim.
11) Müdüre, Hasan'ın annesinin hastanede olduğunu haber verdim.
12) Müdüre, Hasan'ın annesinin Zeynep'in arkadaşı olduğunu haber verdim.


NOT: ikinci mef'ûlün bih ve üçüncü mef'ûlün bih öğeleri, ister daha önce anlatılan örneklerdeki gibi olsun, isterse yukarıdaki gibi müevvel mastar olarak gelsin, her iki üslupta da aralarında anlam açısından herhangi bir farklılık bulunmaz. Fakat, bilindiği gibi, ENNE'nin ismi mansûb, haberi ise merfû olur. Dolayısıyla "ENNE+mansup isim (enne'nin ismi)+merfu isim (enne'nin haberi)" bu bütün, TEK BİR KELİME GRUBUdur ama üç mef'ûlün bih alan fiiller söz konusu olduğunda, ÇİFT MEF'ÛL yerine geçer.

hatırla: Müevvel mastarın, çift mef'ûl yerine geçmesi olgusu, ZANNE için de söz konusudur. Ama Zanne, iki mef'ûlün bih alır ve müevvel mastar BÜTÜN olarak, zanne'nin iki mef'ûlün bih öğelerine karşılık kullanılabilir.