Fiilimsi denince akla fiil gibi cümle öğesi alan isimler gelir. Bunlar; mastar ve nitelik bildiren müştak isimlerdir. Bunlar, fiile anlam ve kullanım açısından benzerler; ama asla fiil değildirler.
Örneğin, her fiil (zorunlu merfû öğesi ile birlikte) yargı bildirir ama fiilimsiler, aldıkları öğelerle birlikte bütün olarak -bir iki istisnası dışında- TEK BİR ÖĞEYE karşılık gelen kelime grubu oluştururlar ve yargı değil, KAVRAM bildirirler. Fiilimsilerin fiile benzemeleri de zaten fiillerin, tek bir öğeye karşılık geldiği yerlerde söz konusudur. Bu benzerliği, özellikle ism-i fâil, ism-i mef'ûl ve sıfat-ı müşebbehe'nin kullanımlarında açıkça görmek mümkündür. Diğer bir ifadeyle tek bir öğeye karşılık gelen -özellikle muzari- fiillerin yerine, yapısına bağlı olarak ism-i fâil, ism-i mef'ûl ya da sıfat-ı müşebbehe'yi kullanabiliriz.
Haber, sıfat ve hâl olarak gelen muzari siygalı fiillerin yerine nitelik bildiren müştak isimleri kullanmak mümkün ve çok kolaydır. Bu çerçevede anlam ve kullanım açısından aşağıdaki denklikleri bilmek gerekir.
ism-i fâil: malum muzari fiil (lazım ya da müteaddi) (يَكْتُبُ : كَاتِب)
sıfat-ı müşebbehe: malum muzari fiil (özellikle lazım olanlar) (يَكْثُرُ : كَثِير)
ism-i mef'ûl: meçhûl muzari fiil (يُكْتَبُ : مَكْتُوب)
mastar : müevvel mastar
Bunlara mübalağalı ismi fail, ism-i tafdîl ve ism-i mensûb da eklenmektedir. Fakat kullanımı az olduğundan bunları şimdilik bir kenara bırakalım.
Yukarıdaki denklikleri de dikkate alarak şunları söyleyebiliriz:
· İsm-i fâil kalıbındaki isim yerine malum muzari fiilini (lazım ya da müteaddi) kullanabiliriz; bunun tersi de doğrudur: malum muzari fiil (lazım ya da müteaddi) yerine ism-i fâil kalıbındaki ismini kullanabiliriz. İsm-i fâilin, böylesine bir denklik içinde muzari fiilin yerine kullanımı çok yaygındır.
· Sıfat-ı müşebbehe kalıbındaki isim yerine malum muzari fiilini kullanabiliriz; bunun tersi de doğrudur: malum muzari fiil yerine sıfat-ı müşebbehe kalıbındaki ismini kullanabiliriz. Sıfat-ı müşebbehe'nin, böylesine bir denklik içinde muzari fiilin yerine kullanımı çok yaygın değildir.
· İsm-i mef'ûl kalıbındaki isim yerine meçhûl muzari fiilini kullanabiliriz; bunun tersi de doğrudur: meçhûl muzari fiil yerine ism-i mef'ûl kalıbındaki ismini kullanabiliriz. İsm-i mef'ûlün, böylesine bir denklik içinde muzari fiilin yerine kullanımı ism-i fâil kadar çok yaygın değil ama sıfat-ı müşebbehe kadar da az değildir.
NOT: İsimleri marife yapmanın akla gelen ilk yolu, önüne EL takısı getirmektir. Fiil cümleleri de dahil C'leri marife yapmanın yolu ise önüne ism-i mevsul getirmektir. Dolayısıyla denklik kullanımlarında EL takılı bir ismin yerine fiil getirilirken, fiilin önüne (marife yapmak için) ismi mevsul getirmek zorunludur. Çünkü her C, nekradır.
Bunlara mübalağalı ismi fail, ism-i tafdîl ve ism-i mensûb da eklenmektedir. Fakat kullanımı az olduğundan bunları şimdilik bir kenara bırakalım.
Yukarıdaki denklikleri de dikkate alarak şunları söyleyebiliriz:
· İsm-i fâil kalıbındaki isim yerine malum muzari fiilini (lazım ya da müteaddi) kullanabiliriz; bunun tersi de doğrudur: malum muzari fiil (lazım ya da müteaddi) yerine ism-i fâil kalıbındaki ismini kullanabiliriz. İsm-i fâilin, böylesine bir denklik içinde muzari fiilin yerine kullanımı çok yaygındır.
Malum
muzari fiilin kullanımlarından
|
İsm-i
fâilin kullanımlarından
|
الطَّالِبُ
يَكْتُبُ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
الطَّالِبُ
كَاتِبٌ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
Öğrenci,
dersini sınıfta yazıyor.
|
|
رَأَيْتُ
طَالِباً يَكْتُبُ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
رَأَيْتُ
طَالِباً كَاتِباً دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
Dersini sınıfta
yazan bir öğrenci gördüm.
|
|
رَأَيْتُ
الطَّالِبَ يَكْتُبُ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
رَأَيْتُ
الطَّالِبَ كَاتِباً دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
Öğrenciyi dersini
sınıfta yazarken gördüm.
|
|
رَأَيْتُ
الطَّالِبَ الَّذِي يَكْتُبُ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
رَأَيْتُ
الطَّالِبَ الكَاتِبَ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
Dersini sınıfta
yazan öğrenciyi gördüm.
|
|
سَلَّمْتُ
عَلَى طَالِبٍ يَكْتُبُ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
سَلَّمْتُ
عَلَى طَالِبٍ كَاتِبٍ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
Dersini sınıfta
yazan bir öğrenciye selam verdim.
|
|
سَلَّمْتُ
عَلَى الطَّالِبِ الَّذِي يَكْتُبُ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
سَلَّمْتُ
عَلَى الطَّالِبِ الكَاتِبِ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
|
Dersini sınıfta
yazan öğrenciye selam verdim.
|
|
كَاتِب :
يَكْتُبُ
يَكْتُبُ :
كَاتِب
|
الْكَاتِب
: الَّذِي يَكْتُبُ
الَّذِي يَكْتُبُ
: الْكَاتِب
|
Malum
muzari (lazım) fiilin kullanımlarından
|
Sıfat-ı
müşebbehenin kullanımlarından
|
الطَّالِبُ
يَحْسُنُ خُلُقُهُ.
|
الطَّالِبُ
حَسَنٌ خُلُقُهُ.
|
Öğrencinin
ahlakı güzeldir.
|
|
رَأَيْتُ طَالِباً
يَحْسُنُ خُلُقُهُ.
|
رَأَيْتُ طَالِباً
حَسَناً خُلُقُهُ.
|
Ahlakı
güzel olan bir öğrenci gördüm.
|
|
رَأَيْتُ الطَّالِبَ
يَحْسُنُ خُلُقُهُ.
|
رَأَيْتُ الطَّالِبَ
حَسَناً خُلُقُهُ.
|
Öğrenciyi ahlakı
güzel olduğu halde gördüm.
|
|
رَأَيْتُ الطَّالِبَ
الَّذِي يَحْسُنُ خُلُقُهُ.
|
رَأَيْتُ الطَّالِبَ
الْحَسَنَ خُلُقُهُ.
|
Ahlakı güzel
olan öğrenciyi gördüm.
|
|
مَرَرْتُ بِالرَّجُلِ
الَّذِي يَحْسُنُ وَجْهُهُ.
|
مَرَرْتُ بِالرَّجُلِ
الْحَسَنِ وَجْهُهُ.
|
Ahlakı
güzel olan bir öğrenciye uğradım.
|
|
مَرَرْتُ بِرَجُلٍ
يَحْسُنُ وَجْهُهُ.
|
مَرَرْتُ بِرَجُلٍ
حَسَنٍ وَجْهُهُ.
|
Ahlakı
güzel olan öğrenciye uğradım.
|
|
حَسَنٌ : يَحْسُنُ
يَحْسُنُ :
حَسَنٌ
|
الْحَسَنُ
: الَّذِي يَحْسُنُ
الَّذِي
يَحْسُنُ : الْحَسَنُ
|
Meçhul
muzari fiilin kullanımlarından
|
İsm-i mef’ûlün
kullanımlarından
|
الطعامُ
يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
|
الطعامُ مَطْبُوخٌ
فِي الْمَطْبَخِ.
|
Yemek,
mutfakta pişiriliyor.
|
|
رَأَيْتُ طَعَاماً
يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
|
رَأَيْتُ طَعَاماً
مَطْبُوخاً فِي الْمَطْبَخِ.
|
Mutfakta pişirilen
(pişirilmekte olan) bir yemek gördüm.
|
|
رَأَيْتُ الطَّعَامَ
يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
|
رَأَيْتُ الطَّعَامَ
مَطْبُوخاً فِي الْمَطْبَخِ.
|
Yemeği mutfakta
pişirilirken (pişirilmekte iken) gördüm.
|
|
رَأَيْتُ الطَّعَامَ
الَّذِي يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
|
رَأَيْتُ الطَّعَامَ
الْمَطْبُوخَ فِي الْمَطْبَخِ.
|
Mutfakta pişirilen
(pişirilmekte olan) yemeği gördüm.
|
|
أَشَرْتُ
إِلَى طَعَامٍ يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
|
أَشَرْتُ
إِلَى طَعَامٍ مَطْبُوخٍ فِي الْمَطْبَخِ.
|
Mutfakta pişirilen
(pişirilmekte olan) bir yemeğe işaret ettim.
|
|
أَشَرْتُ
إِلَى الطَّعَامِ الَّذِي يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
|
أَشَرْتُ
إِلَى الطَّعَامِ الْمَطْبُوخِ فِي الْمَطْبَخِ.
|
Mutfakta pişirilen
(pişirilmekte olan) yemeğe işaret ettim.
|
|
مَطْبُوخ :
يُطْبَخُ
يُطْبَخُ: مَطْبُوخ
|
الْمَطْبُوخ
: الَّذِي يُطْبَخُ
الَّذِي يُطْبَخُ:
الْمَطْبُوخ
|
Not: Bazı isimler meslek, ism-i âlet, zaman, mekan ... gibi salt isim haline gelmiştir. Bunların fiil yönü bulunmamaktadır. Çünkü bunlar, fiil gibi kullanılmaktan uzaklaşmışlardır. yazar, oyuncu, öğretmen, şoför, dolmuş, hasta bakıcı... gibi.
· Mastarın fiilimsi yönü (cümle öğesi alması)
Mastarlara gelince onları, ancak müevvel mastar yerine koyabiliriz.
Mastarlara gelince onları, ancak müevvel mastar yerine koyabiliriz.
· Mastarın, anlam açısından merfû ismine (failine)
muzaf olarak kullanımı çok yaygındır. Dolayısıyla “mastar edatı + malum çatılı
fiil + fail” : “mastar + mecrûr muzafun ileyh (anlam açısından fail)” yapısıyla
sıklıkla karşılaşırız.
أَنْ
يَكْتُبَ الطَّالِبُ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ غَداً...
|
: كِتَابَةُ
الطَّالِبِ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ غَداً...
|
Öğrencinin
dersi yarın sınıfta yazması…
|
|
أَنْ
كَتَبَ الطَّالِبُ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ أَمْسِ...
|
: كِتَابَةُ
الطَّالِبِ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ أَمْسِ...
|
Öğrencinin
dersi dün sınıfta yazması…
|
· Yukarıdaki örnekler, birbirinin dengidir. Kullanımda
ikisinden birinin tercih edilmesi mümkündür ama bunların kullanım yerlerini ve
sıklıklarını daha yakından görmek için, bolca metin okumak gerekir.
مِنَ
الصَّعْبِ أَنْ يَكْتُبَ الطَّالِبُ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ غَداً.
مِنَ
الصَّعْبِ كِتَابَةُ الطَّالِبِ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ غَداً.
|
Öğrencinin
dersi yarın sınıfta yazması, zordur.
|
أُرِيدُ أَنْ
يَكْتُبَ الطَّالِبُ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ غَداً.
أُرِيدُ كِتَابَةَ
الطَّالِبِ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ غَداً.
|
Öğrencinin
dersi yarın sınıfta yazmasını istiyorum.
|
أَمَرْتُ
بِأَنْ يَكْتُبَ الطَّالِبُ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ غَداً.
أَمَرْتُ بِكِتَابَةِ
الطَّالِبِ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ غَداً.
|
Öğrencinin
dersi yarın sınıfta yazmasını emrettim.
|
· Mastarın, anlam açısından mef’ûlün bih öğesine muzaf
olarak kullanımı da mümkündür. Fakat bu, yukarıdakine (mastarın fâiline muzaf
olmasına) oranla daha az kullanılır:
أَنْ
يَكْتُبَ الطَّالِبُ الدَّرْسَ فِي
الصَّفِّ غَداً...
|
: كِتَابَةُ
الدَّرْسِ الطَّالِبُ فِي الصَّفِّ غَداً...
|
Öğrencinin
dersi yarın sınıfta yazması…
|
|
أَنْ
كَتَبَ الطَّالِبُ الدَّرْسَ فِي الصَّفِّ أَمْسِ...
|
: كِتَابَةُ
الدَّرْسِ الطَّالِبُ فِي الصَّفِّ أَمْسِ...
|
Öğrencinin
dersi dün sınıfta yazması…
|
· Meçhul siygalı müevvel mastarların yerine sarih mastar
kullanıldığında da mastarın nâib-i fâiline (ya da anlam açısından mef’ûlüne)
izafeti mümkündür. “mastar edatı + malum çatılı fiil + fail” : “mastar + mecrûr
muzafun ileyh (anlam açısından fail)” yapısıyla sıklıkla karşılaşırız.
أَنْ
يُكْتَبَ الدرسُ فِي الصَّفِّ غَداً...
|
: كِتَابَةُ
الدرسِ فِي الصَّفِّ غَداً...
|
Dersin yarın
sınıfta yazılması…
|
|
أَنْ
كُتِبَ الدرسُ فِي الصَّفِّ أَمْسِ...
|
: كِتَابَةُ
الدرسِ فِي الصَّفِّ أَمْسِ...
|
Dersin dün
sınıfta yazılması…
|
مِنَ
الصَّعْبِ أَنْ يُكْتَبَ الدَّرْسُ فِي الصَّفِّ غَداً.:
مِنَ
الصَّعْبِ كِتَابَةُ الدَّرْسِ فِي الصَّفِّ غَداً.
|
Dersin yarın
sınıfta yazılması, zordur.
|
أُرِيدُ أَنْ
يُكْتَبَ الدَّرْسُ فِي الصَّفِّ غَداً.:
أُرِيدُ كِتَابَةَ
الدَّرْسِ فِي الصَّفِّ غَداً.
|
Dersin yarın
sınıfta yazılmasını istiyorum.
|
أَمَرْتُ بِأَنْ
يُكْتَبَ الدَّرْسُ فِي الصَّفِّ غَداً.:
أَمَرْتُ بِكِتَابَةِ
الدَّرْسِ فِي الصَّفِّ غَداً.
|
Dersin yarın
sınıfta yazılmasını emrettim.
|
Not: Gerçek
failin zikredilmediği yerlerde mastarların, Türkçeye, hem etken hem de edilgen
anlamda tercümesi mümkündür (çünkü Arapçada fiillerin aksine mastarlarda, malum
ya da meçhul ayrımı yoktur):
كِتَابَةُ الدَّرْسِ : dersi yazmak / dersin yazılması
ŞÜKRAN
YanıtlaSilinşaallah, istifade etmişsiniz ve ediyorsunuzdur.
SilKompozisyon yazabilmek için ne yapmalıyım bilemiyorum saygilarimla
YanıtlaSiluzun cümleler kurmak zorunda değilsiniz. öncelikle özne ve yüklemden oluşan, fiil + fail ve mefulbihten oluşan kısa cümleler kurun. bir cümle kurarken kendinize sorun: Kim, kimi, kime, ne, neyi, kimden, nereden, nereye, nasıl, niçin, nerede, ne zaman? her bir soruya bir ya da iki kelime ile cevap vermeye çalışın.....
YanıtlaSilAMACINIZ cümle kurmak değil mi! ve yazdığınız kompozisyonu kimseye beğendirmek zorunda değilsiniz ve amacınız makale yazıp dergide yayınlamak değil (inşaallah o da bir gün olur).. Olaylar örgüsü hayal etmeye çalışın ve olayları, hikayeleştirin.
bir gün sabah erken uyandım. elimizi yüzümü yıkadım. elbiselerimi giydim. çay içtim. ayakkabımı giydim ve evden çıktım. yolda yürürken bir köpek gördüm. bekledim ve ona baktım. sonra bir ağacın altında oturdum.......... basit hikayeler tarzında. emin olun, keyifli olacaktır. bir deneyin...