1 Ocak 2017 Pazar

derin yapı / yüzey yapı ayrımı çerçevesinde irab (cümle çözümlemesi)

derin yapı / yüzey yapı ayrımı çerçevesinde irab (cümle çözümlemesi)

NOT: Aşağıda zikrettiğim görüşler, bildiklerinize aykırı gelebilir. Aşağıdaki cümle çözümleme önerimin, klasik irap yaklaşımını (bazı çelişkileri gidererek) tamamlayıcı bir nitelik taşıdığını düşünüyorum.

i'râb: bir kelimenin terkip (kelime grubu) ya da cümle içindeki yerini (bazen öğe değerini bazen de terkibin bir elemanı olduğunu) göstermek üzere kelimenin sonunda meydana gelen ses değişimidir.

Not: Arapçada son sesi asla değişmeyen ve değişebilen olmak üzere iki tür kelime vardır: (1) son sesi asla değişmeyen kelimelere mebnî denir, (2) son sesi değişebilen kelimelere murap (denir), isimlerin geneli muraptır.

i'râbın iki temel fonksiyonu vardır: (1) kelime ya da terkibin cümle içindeki yerini göstermek yani hangi öğeye ya da kelime grubunun hangi elemanına karşılık geldiğini belirlemek, (2) o öğeye ya da o elemana karşılık gelmesinden dolayı, kelime sonunda meydana gelen ses değişimini izah etmek.

حَسَنٌ
طَالِبٌ.

مُبْتَدَأ
خَبَر
Öğe değeri +
مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
Kelime sonundaki ses değişimi
مُبْتَدَأ ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
خَبَر ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
İRAP:
Mübteda öğesidir ,
mübteda öğesi merfudur,
bu kelimenin merfu olduğunu gösteren hareke ise sonundaki damme’dir.
Haber öğesidir ,
haber öğesi merfudur,
bu kelimenin merfu olduğunu gösteren hareke ise sonundaki damme’dir.
YANİ:

irap düzeyleri
1) Bir cümleyi, ana öğelere ayırmak dış-iraptır (yüzey yapı cümle çözümlemesi):
Örneğin, isim cümlesinin en az ve en fazla iki öğesi olur: (1) mübteda, (2) haber.
2) Tek bir öğeye karşılık gelen kelime gruplarını, elemanlarına ayırmak iç-iraptır (derin yapı cümle çözümlemesi):


حَسَنٌ
طَالِبٌ.

مُبْتَدَأ
خَبَر
Öğe değeri +
مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
Kelime sonundaki ses değişimi
مُبْتَدَأ ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
خَبَر ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
İRAP:
Mübteda öğesidir ,
mübteda öğesi merfudur,
bu kelimenin merfu olduğunu gösteren hareke ise sonundaki damme’dir.
Haber öğesidir ,
haber öğesi merfudur,
bu kelimenin merfu olduğunu gösteren hareke ise sonundaki damme’dir.
YANİ:

· Bir öğe, tek kelimeden oluşuyorsa dış irap – iç irap ayrımı yapılmaz. Fakat bir öğe, iki ve daha çok kelimeden oluşan bir kelime grubu ise dış irap - iç irap ayrımı yapılmalı ve buna göre cümle çözümlemesi yapılmalıdır.

صَدِيقُ حَسَنٍ
طَالِبٌ ذَكِيٌّ.

مُبْتَدَأ
خَبَر
DIŞ İRAP
صَدِيقُ
حَسَنٍ
طَالِبٌ
ذَكِيٌّ
İÇ İRAP
مُضَافٌ،  مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
مُضَافٌ إلَيْهِ، مَجْرُورٌ  بِالْكَسْرَةِ
مَوْصُوفٌ،  مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
صِفَةٌ،  مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ

· İNNE ve benzerleri, mübteda ve haberden oluşan isim cümlesinin önüne gelir ve mübtedayı, ismi adı altında nasbeder, haberi ise haberi altında ref’eder (diğer bir ifadeyle inne’nin ismi mansûb, haberi ise merfû olur). Dolayısıyla inne ve benzerlerinin en az ve en fazla iki öğesi olabilir; “inne’nin ismi + inne’nin haberi”. Bu şekilde cümle çözümlemesi, dış iraptır (yüzey yapı irabı). Eğer bu öğelerden biri, kelime grubu olarak gelirse, o kelime grubunu da kendi elemanlarına ayırmak (örneğin “muzafun ileyh + muzaf” YA DA “mevsuf + sıfat” VEYAHUT “matuf aleyh + matuf” şeklinde), iç iraptır (derin yapı irabı).

إِنَّ
صَدِيقَ حَسَنٍ
طَالِبٌ ذَكِيٌّ.

-
اِسْمُ إِنَّ
خَبَرُ إِنَّ
DIŞ İRAP
صَدِيقَ
حَسَنٍ
طَالِبٌ
ذَكِيٌّ
İÇ İRAP
مُضَافٌ، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مُضَافٌ إلَيْهِ، مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ
مَوْصُوفٌ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
صِفَةٌ،  مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ

Başka bir örnek:
إِنَّ
صَدِيقَ حَسَنٍ الذَّكِيَّ
وَالِدُهُ
مَرِيضٌ.

-
اِسْمُ إِنَّ
خَبَرُ إِنَّ، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
DIŞ İRAP
صَدِيقَ
حَسَنٍ
الذَّكِيَّ
مبتدأ
خبر،  مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
İÇ İRAP
مُضَافٌ وَمَوْصُوفٌ،  مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مُضَافٌ إلَيْهِ، مَجْرُورٌ  بِالْكَسْرَةِ
صِفَةٌ، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
وَالِدُ: مُضَافٌ (مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ)
هُ: مُضَافٌ إِلَيْهِ (مَبْنِيٌّ، فِي مَحَلِّ جَرٍّ)

Başka bir örnek:
إنَّ
صَدِيقَةَ الَّتِي تَنْتَظِرُ أَمَامَ الْمُسْتَشفَى
مَرِيضَةٌ.

-
اِسْمُ إِنَّ
خَبَرُ إِنَّ، مَرْفُوعُ بِالضَّمَّةِ
DIŞ İRAP
صَدِيقَةَ
الَّتِي تَنْتَظِرُ أَمَامَ الْمُسْتَشفَى
İÇ İRAP
مُضَافٌ،
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مُضَافٌ إِلَيْهِ، فِي مَحَلِّ جَرٍّ
تنتظرُ: فعل / الفاعل : ضمير مستتر
أمام المستشفى: مفعول فيه
أمامَ: مضاف، منصوب بالفتحة
المستشفى : مضاف إليه، مجرور بالكسرةِ

· KÂNE ve benzerleri, mübteda ve haberden oluşan isim cümlesinin önüne gelir ve mübtedayı, ismi adı altında ref’eder, haberi ise haberi altında naspeder (diğer bir ifadeyle kâne’nin ismi merfû, haberi ise mansûb olur). Dolayısıyla kâne ve benzerlerinin en az ve en fazla iki öğesi olabilir; “kâne’nin ismi + kâne’nin haberi”. Bu şekilde cümle çözümlemesi, dış iraptır (yüzey yapı irabı). Eğer bu öğelerden biri, kelime grubu olarak gelirse, o kelime grubunu da kendi elemanlarına ayırmak (örneğin “muzafun ileyh + muzaf” YA DA “mevsuf + sıfat” VEYAHUT “matuf aleyh + matuf” şeklinde), iç iraptır (derin yapı irabı).

كَانَ
صَدِيقُ حَسَنٍ
طَالِباً رَسَبَ في مَادَّةِ النَّحْوِ.

فِعْل
اِسْمُ كَانَ
خَبَرُ كَانَ، فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
dış irap
صَدِيقُ
حَسَنٍ
طَالِباً
رَسَبَ في مَادَّةِ النَّحْوِ
iç irap
مُضَافٌ،
مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
مُضَافٌ إلَيْهِ،
مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ
مَوْصُوفٌ، 
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
صِفَةٌ، فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
رَسَبَ: فِعْلٌ
فِي مَادَّةِ النَّحْوِ: مَفْعُولٌ فِيهِ،
فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
فِي : جَارٌّ
مَادَّةِ: مُضَافٌ ،  مَجْرُورٌ
 بِالْكَسْرَةِ
النَّحْوِ :  مُضَافٌ إِلَيْهِ ،  
مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ


DİKKAT: Yukarıdaki tabloda geçen cümlede, KÂNE’nin ismini kâne’den önce getirirsek, karşımıza isim cümlesi çıkar ve bu cümleyi, aşağıdaki tabloda olduğu gibi çözümleyebiliriz:

صَدِيقُ حَسَنٍ
كَانَ
طَالِباً رَسَبَ في مَادَّةِ النَّحْوِ.

مبتدأ
خَبَر، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
DIŞ İRAP
صَدِيقُ
حَسَنٍ
كَانَ : فِعْل (اِسْمُ كَانَ: ضمير مستتر)
خَبَرُ كَانَ، فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
İÇ İRAP
مُضَافٌ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
مُضَافٌ إلَيْهِ، مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ
طَالِباً : مَوْصُوفٌ،  مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
رَسَبَ في مَادَّةِ النَّحْوِ
صِفَةٌ، فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
رَسَبَ: فِعْلٌ
فِي مَادَّةِ النَّحْوِ: مَفْعُولٌ فِيهِ، فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
فِي : جَارٌّ
مَادَّةِ: مُضَافٌ ،  مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ
النَّحْوِ :  مُضَافٌ إِلَيْهِ ،  مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ


Başka bir örnek:

كَانَ
عَلِيٌّ
وَالِدُهُ
مَرِيضٌ.

-
اِسْمُ كَانَ ، مَرْفُوعٌ
بِالضَّمَّةِ
خَبَرُ كَانَ، فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
DIŞ İRAP
مبتدأ
خبر،  مَرْفُوعٌ
بِالضَّمَّةِ
İÇ İRAP
وَالِدُ: مُضَافٌ (مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ)
هُ: مُضَافٌ إِلَيْهِ (مَبْنِيٌّ، فِي مَحَلِّ جَرٍّ)

DİKKAT: Yukarıdaki tabloda geçen cümlede, KÂNE’nin ismini kâne’den önce getirirsek, karşımıza isim cümlesi çıkar ve bu cümleyi, aşağıdaki tabloda olduğu gibi çözümleyebiliriz:

عَلِيٌّ
كَانَ
وَالِدُهُ
مَرِيضٌ.

مُبْتَدَأ ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
خَبَر، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
DIŞ İRAP

كَانَ: فِعْل (اْسْمُ كَانَ: ضَمِيرٌ مُسْتَتِرٌ)
خَبَرُ كَانَ، فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
İÇ İRAP
مبتدأ
خبر،  مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
وَالِدُ: مُضَافٌ (مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ)
هُ: مُضَافٌ إِلَيْهِ (مَبْنِيٌّ، فِي مَحَلِّ جَرٍّ)


· ZANNE ve benzerleri, bir fâil öğesi aldıktan sonra mübteda ve haberden oluşan isim cümlesinin önüne gelir ve mübtedayı, birinci mef’ûlü, haberi ise ikinci mef’ûlü adı altında her ikisini de nasbeder. Dolayısıyla zanne ve benzerlerinin -zanne’nin merfû ismi olan fâil öğesinden başka- en az ve en fazla iki öğesi daha olmalıdır; zanne + fâil + birinci mef’ûl bih + ikinci mef’ûl bih. Bu şekilde cümle çözümlemesi, dış iraptır (yüzey yapı irabı). Eğer bu öğelerden biri, kelime grubu olarak gelirse, o kelime grubunu da kendi elemanlarına ayırmak (örneğin “muzafun ileyh + muzaf” YA DA “mevsuf + sıfat” VEYAHUT “matuf aleyh + matuf” şeklinde), iç iraptır (derin yapı irabı).

ظَنَّ
الْمُدَرِّسُونَ
الطَّالِبَ
مَرِيضاً.

فِعْل
فاعِل، مَرْفُوعٌ
بِالْوَاوِ
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل،
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مَفْعُولٌ بِهِ ثَانٍ،
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
DIŞ İRAP


DİKKAT: Yukarıdaki tabloda geçen cümlede, ZANNE’nin fâilini zanne’den önce getirirsek, karşımıza isim cümlesi çıkar ve bu cümleyi, aşağıdaki tabloda olduğu gibi çözümleyebiliriz:

الْمُدَرِّسُونَ
ظَنُّوا
الطَّالِبَ
مَرِيضاً.

مُبْتَدَأ، مَرْفُوعٌ بِالْوَاوِ
خَبَر، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
DIŞ İRAP

ظَنُّ: فِعْل
و: فَاعِلٌ، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مَفْعُولٌ بِهِ ثَانٍ، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
İÇ İRAP


Başka bir örnek:

ظَنَّ
الْمُدَرِّسُونَ والْمُدِيرُ
الطَّالِبَ وَالطَّالِبَةَ
مَرِيضَيْنِ.

فِعْل
فَاعِل
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل
مَفْعُولٌ بِهِ ثَانٍ،
مَنْصُوبٌ بِالْيَاءِ
DIŞ İRAP

الْمُدَرِّسُونَ: مَعْطُوفٌ
عَلَيْهِ، مَرْفُوعٌ بِالْوَاوِ
وَ: حَرْفُ عَطْفٍ
الْمُدِيرُ: مَعْطُوفٌ،
مَرْفُوعٌ بِالضَّمَةِ
الطَّالِبَ: مَعْطُوفٌ عَلَيْهِ،
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
وَ: حَرْفُ عَطْفٍ
الطَّالِبَةَ: مَعْطُوفٌ،
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ

İÇ İRAP

DİKKAT: Yukarıdaki tabloda geçen cümlede, ZANNE’nin fâilini zanne’den önce getirirsek, karşımıza isim cümlesi çıkar ve bu cümleyi, aşağıdaki tabloda olduğu gibi çözümleyebiliriz:

الْمُدَرِّسُونَ والْمُدِيرُ
ظَنُّوا
الطَّالِبَ وَالطَّالِبَةَ
مَرِيضَيْنِ.

مُبْتَدَأ
خَبَر، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
DIŞ
İRAP
الْمُدَرِّسُونَ: مَعْطُوفٌ عَلَيْهِ، مَرْفُوعٌ بِالْوَاوِ
وَ: حَرْفُ عَطْفٍ
الْمُدِيرُ: مَعْطُوفٌ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَةِ
ظَنُّ: فِعْل
و: فَاعِلٌ، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل
مَفْعُولٌ بِهِ ثَانٍ، مَنْصُوبٌ بِالْيَاءِ
İÇ
İRAP
الطَّالِبَ: مَعْطُوفٌ عَلَيْهِ، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
وَ: حَرْفُ عَطْفٍ
الطَّالِبَةَ: مَعْطُوفٌ، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ


Başka bir örnek:

ظَنَّتْ
طَالِبَاتُ الصَّفِّ
الدَّرْسَ
انْتَهَى قَبْلَ قَلِيلٍ.

فِعْل
فَاعِل
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل ،
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مَفْعُولٌ بِهِ ثَانٍ،
فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
DIŞ İRAP

طَالِبَاتُ: مُضَافٌ،
مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
الصَّفِّ: مُضَافٌ إِلَيْهِ،
مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ
انْتَهَى: فِعْل (الْفَاعِلُ
ضَمِيرٌ مُسْتَتِرٌ)
قَبْلَ قَلِيلٍ: مَفْعُولٌ فِيهِ
قَبْلَ: مُضَافٌ، مَنْصُوبٌ
 بِالْفَتْحَةِ
قَلِيلٍ: مُضَافٌ إِلَيْهِ، مَجْرُورٌ
بِالْكَسْرَةِ
İÇ İRAP

DİKKAT: Yukarıdaki tabloda geçen cümlede, ZANNE’nin fâilini zanne’den önce getirirsek, karşımıza isim cümlesi çıkar ve bu cümleyi, aşağıdaki tabloda olduğu gibi çözümleyebiliriz:

طَالِبَاتُ الصَّفِّ
ظَنَنَّ
الدَّرْسَ
انْتَهَى قَبْلَ قَلِيلٍ.

مُبْتَدَأ
خَبَر، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
DIŞ
İRAP
طَالِبَاتُ: مُضَافٌ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
الصَّفِّ: مُضَافٌ إِلَيْهِ، مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ
ظَنَنْ : فِعْل
نَ: فَاعِلٌ، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل ، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مَفْعُولٌ بِهِ ثَانٍ، فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
İÇ
İRAP
انْتَهَى: فِعْل (الْفَاعِلُ ضَمِيرٌ مُسْتَتِرٌ)
قَبْلَ قَلِيلٍ: مَفْعُولٌ فِيهِ
قَبْلَ: مُضَافٌ، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
قَلِيلٍ: مُضَافٌ إِلَيْهِ، مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ


· A’LEME ve benzerleri, bir fâil öğesi ve bir de mef’ûl öğesi aldıktan sonra mübteda ve haberden oluşan isim cümlesinin önüne gelir ve mübtedayı, ikinci mef’ûlü, haberi ise üçüncü mef’ûlü adı altında her üçünü de nasbeder. Dolayısıyla a’lame ve benzerlerinin –a’leme’nin merfû ismi olan fâil öğesinden başka- en az ve en fazla üç öğesi daha olmalıdır; a’leme + fâil + birinci mef’ûl bih + ikinci mef’ûl bih + üçüncü mef’ûl bih. Bu şekilde cümle çözümlemesi, dış iraptır (yüzey yapı irabı). Eğer bu öğelerden biri, kelime grubu olarak gelirse, o kelime grubunu da kendi elemanlarına ayırmak (örneğin “muzafun ileyh + muzaf” YA DA “mevsuf + sıfat” VEYAHUT “matuf aleyh + matuf” şeklinde), iç iraptır (derin yapı irabı).

أَعْلَمَ
الْمُدِيرُ
الْمُدَرِّسِينَ
الطُّلَّابَ
مَرْضَى.

فِعْل
فاعِل،
مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل،
مَنْصُوبٌ بِالْيَاءِ
مَفْعُولٌ بِهِ ثَانٍ،
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مَفْعُولٌ بِهِ ثَالِث،
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ الْمُقَدَّرَةِ
DIŞ
İRAP

DİKKAT: Yukarıdaki tabloda geçen cümlede, A’LEME’nin fâilini a’leme’den önce getirirsek, karşımıza isim cümlesi çıkar ve bu cümleyi, aşağıdaki tabloda olduğu gibi çözümleyebiliriz:

الْمُدِيرُ
أَعْلَمَ
الْمُدَرِّسِينَ
الطُّلَّابَ
مَرْضَى.

مبتدأ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
خَبَر، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
DIŞ
İRAP

فِعْل (الْفَاعِلُ ضَمِيرٌ مُسْتَتِرٌ)
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل، مَنْصُوبٌ بِالْيَاءِ
مَفْعُولٌ بِهِ ثَانٍ، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مَفْعُولٌ بِهِ ثَالِث، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ الْمُقَدَّرَةِ
İÇ
İRAP


Başka bir örnek:

أَعْلَمَ
حَسَنٌ
الْمُدَرِّسِينَ وَالْمُدِيرَ
الطُّلَّابَ وَالطَّالِبَاتِ
فِي حَدِيقَةِ الْمَدْرَسَةِ.

فِعْل
فَاعِلٌ،
مَرْفُوعٌ
بِالضَّمَّةِ
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل
مَفْعُولٌ بِهِ ثَانٍ
مَفْعُولٌ بِهِ ثَالِثٌ،
فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
DIŞ
İRAP


الْمُدَرِّسِينَ: مَعْطُوفٌ
عَلَيْهِ، مَنْصُوبٌ بِالْيَاءِ
وَ: حَرْفُ عَطْفٍ
الْمُدِيرَ: مَعْطُوفٌ،
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
الطُّلَّابَ: مَعْطُوفٌ عَلَيْهِ،
مَنْصُوبٌ
بِالْفَتْحَةِ
وَ: حَرْفُ عَطْفٍ
الطَّالِبَاتِ: مَعْطُوفٌ،
مَنْصُوبٌ بِالْكَسْرَةِ
فِي : حَرْفُ جَرٍّ
حَدِيقَةِ : مَجْرُورٌ
بِالْكَسْرَةِ، مُضَافٌ
الْمَدْرَسَةِ: مُضَافٌ
إِلَيْهِ ،
 مَجْرُورٌ
 بِالْكَسْرَةِ
İÇ
İRAP

DİKKAT: Yukarıdaki tabloda geçen cümlede, A’LEME’nin fâilini a’leme’den önce getirirsek, karşımıza isim cümlesi çıkar ve bu cümleyi, aşağıdaki tabloda olduğu gibi çözümleyebiliriz:

حَسَنٌ
أَعْلَمَ
الْمُدَرِّسِينَ وَالْمُدِيرَ
الطُّلَّابَ وَالطَّالِبَاتِ
فِي حَدِيقَةِ الْمَدْرَسَةِ.

مبتدأ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
خَبَر، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
DIŞ
İRAP

فِعْل (الْفَاعِلُ ضَمِيرٌ مُسْتَتِرٌ)
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل
مَفْعُولٌ بِهِ ثَانٍ
مَفْعُولٌ بِهِ ثَالِثٌ، فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
İÇ
İRAP
الْمُدَرِّسِينَ: مَعْطُوفٌ عَلَيْهِ، مَنْصُوبٌ بِالْيَاءِ
وَ: حَرْفُ عَطْفٍ
الْمُدِيرَ: مَعْطُوفٌ، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
الطُّلَّابَ: مَعْطُوفٌ عَلَيْهِ، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
وَ: حَرْفُ عَطْفٍ
الطَّالِبَاتِ: مَعْطُوفٌ، مَنْصُوبٌ بِالْكَسْرَةِ
فِي : حَرْفُ جَرٍّ
حَدِيقَةِ : مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ، مُضَافٌ
الْمَدْرَسَةِ: مُضَافٌ إِلَيْهِ ، مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ


Başka bir örnek:

أَعْلَمَ
الْمُدَرِّسَانِ
طَالِبَاتِ الصَّفِّ
الْاِمْتِحَانَ
سَيُجْرَى بَعْدَ أُسْبُوعَيْنِ.

فِعْل
فَاعِل، مَرْفُوعٌ
بِالْأَلِفِ
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل
مَفْعُولٌ بِهِ
ثانٍ ،
مَنْصُوبٌ
بِالْفَتْحَةِ
مَفْعُولٌ بِهِ ثالِثٍ،
فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
DIŞ
İRAP


طَالِبَاتِ: مُضَافٌ،
مَنْصُوبٌ بِالْكَسْرَةِ
الصَّفِّ: مُضَافٌ إِلَيْهِ،
 مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ
سَ: حَرْفُ اسْتِقْبَالٍ
يُجْرَى: فِعْل (نائبُ الْفَاعِلِ
 ضَمِيرٌ مُسْتَتِرٌ)
بَعْدَ أُسْبُوعَيْنِ: مَفْعُولٌ فِيهِ
بَعْدَ: مُضَافٌ، مَنْصُوبٌ
بِالْفَتْحَةِ
أُسْبُوعَيْنِ: مُضَافٌ إِلَيْهِ،
 مَجْرُورٌ بِالْيَاءِ
İÇ
İRAP

DİKKAT: Yukarıdaki tabloda geçen cümlede, A’LEME’nin fâilini a’leme’den önce getirirsek, karşımıza isim cümlesi çıkar ve bu cümleyi, aşağıdaki tabloda olduğu gibi çözümleyebiliriz:

الْمُدَرِّسَانِ
أَعْلَمَا
طَالِبَاتِ الصَّفِّ
الْاِمْتِحَانَ
سَيُجْرَى بَعْدَ أُسْبُوعَيْنِ.

مبتدأ، مَرْفُوعٌ 
بِالْأَلِفِ
خَبَر، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
DIŞ İRAP

أَعْلَمَ: فِعْل
ا : فَاعِلٌ، فِي 
مَحَلِّ رَفْعٍ
مَفْعُولٌ بِهِ أَوَّل
مَفْعُولٌ بِهِ ثانٍ، 
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مَفْعُولٌ بِهِ ثالِثٍ، فِي 
مَحَلِّ نَصْبٍ
İÇ İRAP
طَالِبَاتِ: مُضَافٌ، 
مَنْصُوبٌ بِالْكَسْرَةِ
الصَّفِّ: مُضَافٌ إِلَيْهِ، 
مَجْرُورٌ بِالْكَسْرَةِ
سَ: حَرْفُ اسْتِقْبَالٍ
يُجْرَى: فِعْل (نائبُ 
الْفَاعِلِ 
ضَمِيرٌ مُسْتَتِرٌ)
بَعْدَ أُسْبُوعَيْنِ: مَفْعُولٌ فِيهِ
بَعْدَ: مُضَافٌ، مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
أُسْبُوعَيْنِ: مُضَافٌ إِلَيْهِ، 
مَجْرُورٌ بِالْيَاءِ


· Fiil Cümlesi
Bir fiil cümlesinin olmazsa olmaz/zorunlu öğesi merfû ismidir; fiil malum çatılıysa merfû ismine fâil, meçhul çatılıysa merfû ismine nâib-i fâil denilir. Fiilin diğer tüm öğeleri ise tamamlayıcı öğelerdir ve hepsi de mansûptur (eğer murapsa, eğer müfret türünde gelmişse, eğer cümle türünde gelmemişse, eğer müevvel mastar olarak gelmemişse, ism-i mevsûllü bir kelime grubu olarak gelmemişse).
Bir fiilin merfû ismi dışında alabileceği öğeler, beş mefulleri ve hâl’dir. Bir fiil cümlesini, fiil + fâil + beş mefuller + hâl şeklinde öğelere ayırmak, dış iraptır (yüzey yapı irabı). Eğer bu öğelerden biri, kelime grubu olarak gelirse, o kelime grubunu da kendi elemanlarına ayırmak (örneğin “muzafun ileyh + muzaf” YA DA “mevsuf + sıfat” VEYAHUT “matuf aleyh + matuf” şeklinde), iç iraptır (derin yapı irabı).

لَا
يَكْتُبُ
الطَّالِبُ
الدَّرْسَ
فِي الصَّفِّ
يَبْكِي.

حَرفُ 
نَفْيٍ
فِعْل
فَاعِل،
مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
مَفْعُولٌ بِهِ،
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مَفْعُولٌ فِيهِ،
فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
حَال،
فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
DIŞ İRAP




فِي : حَرْفُ جَرٍّ
الصَّفِّ : مَجْرُورٌ الْكَسْرَةِ
يَبْكِي: فِعْل
(الفاعلُ ضَمِيرٌ مُسْتَتِرٌ)
İÇ İRAP

DİKKAT: Yukarıdaki tabloda geçen cümlede, YEKTUBU fiilinin fâilini fiilden önce getirirsek, karşımıza isim cümlesi çıkar ve bu cümleyi, aşağıdaki tabloda olduğu gibi çözümleyebiliriz:

الطَّالِبُ
لَا
يَكْتُبُ
الدَّرْسَ
فِي الصَّفِّ
يَبْكِي.

مبتدأ، مَرْفُوعٌ بِالضَّمَّةِ
خَبَر، فِي مَحَلِّ رَفْعٍ
DIŞ İRAP

حَرفُ نَفْيٍ
فِعْل (الفاعلُ ضمير مستتر)
مَفْعُولٌ بِهِ،
مَنْصُوبٌ بِالْفَتْحَةِ
مَفْعُولٌ فِيهِ،
فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
حَال،
فِي مَحَلِّ نَصْبٍ
İÇ İRAP
فِي : حَرْفُ جَرٍّ
الصَّفِّ : مَجْرُورٌ الْكَسْرَةِ
يَبْكِي: فِعْل
(الفاعلُ ضَمِيرٌ مُسْتَتِرٌ)
NOT: Fiillerin bizatihi kendileri (bir kelime olarak), dış irap konusu değildir; örneğin muzari fiilin merfu, mansup ya da meczûm olması, bir öğeye karşılık gelmesinden değil, birlikte kullanıldığı edata ya da içinde geçtiği üsluba bağlıdır ve iç irapla bağlantılıdır.

Arapçada yaygın kelime grupları ve elemanları şunlardır:
Kelime Grupları
Elemanları
İsim tamlaması:
“muzaf + muzafun ileyh”
Sıfat tamlaması:
“mevsuf + sıfat”
Atıf grubu:
“matuf aleyh + matuf”
Bedel grubu:
“mübdel minh + bedel”
Tekit grubu:
“müekked + tekit”
Cer grubu (şibih cümlesi)
Câr (harf-i cer) – mecrur isim
Cer grubu (şibih cümlesi)
Muzaf (zarf) + muzafun ileyh
Temyiz grubu:
“mümeyyez + temyiz”
Aded grubu:
“aded + madud”
Sıla grubu (sıfat-isimleşmiş yapı):
“ism-i mevsul + sıla cümlesi”
Sıla grubu (müevvel mastar):
“mastar harfi + sıla cümlesi”
Fiil soylu cümlemsi grubu:
“fiil + fail + aldığı diğer öğeleri”
İsim soylu cümlemsi grubu:
“mübteda + haber”
Sıfat isim soylu cümlemsi grubu:
“müştak isim + aldığı öğeleri”
………..
…………..



irap türleri : (1) Lafzî irap: (2) Takdirî irap: (3) Mahallî irap: AYRI bir çalışmada ele alınacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder