17 Ocak 2017 Salı

Yaygın Kullanımlı Fiiller 4 (حَاوَلَ) çabalamak


Yaygın Kullanımlı Fiiller 4 (حَاوَلَ) “çabalamak”

حَاوَلَ يُحَاوِلُ مُحَاوَلَةٌ

HÂVELE fiili, "çabalamak, gayret etmek, -meye çalışmak" anlamında kullanılabilir.
Bu fiilden sonra genellikle mastar getirilir. Bu mastar, sarih mastar olabileceği gibi müevvel mastar da olabilir.
 1) أُحَاوِلُ الْوُصُولَ إلَى الْمَدْرَسَةِ فِي وَقْتِها. : أُحَاوِلُ أَنْ أصِلَ إلى الْمَدْرَسَةِ فِي وَقْتِها.
2) أُحَاوِلُ تَعَلُّمَ اللغةِ العربيةِ. أُحَاوِلُ أَنْ أَتَعَلَّمَ اللغةَ العربيةَ.
1) Okula zamanında ulaşmaya çalışıyorum.
2) Arapçayı öğrenmeye çalışıyorum.


Yaygın Kullanımlı Fiiller 3 (اِسْتَطَاعَ : ebilmek: güç yetirmek)


 Yaygın Kullanımlı Fiiller 3 (اِسْتَطَاعَ : güç yetirmek : -EBİLMEK)
اِسْتَطَاعَ يَسْتَطِيعُ اِسْتِطَاعَةٌ

اِسْتَطَاعَ : “güç yetirme” fiillerindendir, Türkçeye "-ebilmek" şeklinde tercüme edilebilir. Müteaddi bir fiil olduğu için nesnesini direk olarak alır. Nesnesi, sarih mastar gelebileceği gibi müevvel mastar olarak da gelebilir.

sarih mastar:
1) أَسْتَطِيعُ الْخُرُوجَ مِنَ الْبَيْتِ فِي سَاعَةٍ مُتَأَخِّرَةٍ مِنَ اللَّيْلِ بِمُفْرَدِي.
2) أَسْتَطِيعُ الْقِرَاءَةَ وَالْكِتَابَةَ بِاللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ.
3) أَسْتَطِيعُ كِتَابَةَ الدَّرْسِ فِي سَاعَةٍ.
4) أَسْتَطِيعُ السَّفَرَ إلى الْأَمَاكِنِ الْبَعِيدَةِ بِسَيَّارَتِي.

müevvel mastar örneği:
1) أَسْتَطِيعُ أَنْ أَخْرُجَ مِنَ الْبَيْتِ فِي سَاعَةٍ مُتَأَخِّرَةٍ مِنَ اللَّيْلِ بِمُفْرَدِي.
2) أَسْتَطِيعُ أَنْ أَقْرَأَ وَأَكْتُبَ بِاللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ (أَسْتَطِيعُ أَنْ أَقْرَأَ وَأَنْ أَكْتُبَ بِاللُّغَةِ الْعَرَبِيَّةِ.).
3) أَسْتَطِيعُ أَنْ أَكْتُبَ الدَّرْسَ فِي سَاعَةٍ.
4) أَسْتَطِيعُ أَنْ أُسَافِرَ إلى الْأَمَاكِنِ الْبَعِيدَةِ بِسَيَّارَتِي.
1) Geç bir saatte evden tek başıma çıkabilirim.
2) Arapça okuyup yazabilirim.
3) Dersi bir saat içinde yazabilirim.
4) Arabamla uzak yerlere seyahat edebilirim.

NOT: mefulün bih, ister sarih mastar olarak gelsin ister müevvel mastar olarak gelsin, aralarında herhangi bir anlam farkı yoktur. Fakat sarih mastar, salt bir isim olduğundan zamirlere göre farklı çekimi yoktur ama müevvel mastar içinde fiil geçince, o fiili, eylemi gerçekleştirecek özneye göre çekimlemek gerekir.
أسْتَطِيعُ الْكِتَابَةَ / يَسْتَطِيعُ الْكِتَابَةَ / نَسْتَطِيعُ الْكِتَابَةَ / يستطيعونَ الْكِتابَةَ ... 



1) أَنَا أَسْتَطِيعُ أَنْ أَكْتُبَ الدَّرْسَ.
2) نَحْنُ نَسْتَطِيعُ أَنْ نَكْتُبَ الدَّرْسَ.
3) أَنْتَ تَسْتَطِيعُ أَنْ تَكْتُبَ الدَّرْسَ.
4) أَنْتِ تَسْتَطِيعِينَ أَنْ تَكْتُبِي الدَّرْسَ.
5) أَنْتُم تَسْتَطِيعُونَ أَنْ تَكْتُبُوا الدَّرْسَ.
6) هُمْ يَسْتَطِيعُونَ أَنْ يَكْتُبُوا الدَّرْسَ.
7) أَنْتُنّ تَسْتَطِعْنَ أَنْ تَكْتُبْنَ الدَّرْسَ.
8) هُنّ يَسْتَطِعْنَ أَنْ يَكْتُبْنَ الدَّرْسَ.
9) تَسْتَطِيعُ الطالباتُ أَنْ يَكْتُبْنَ الدَّرْسَ.
10) يَسْتَطِيعُ الطلابُ أَنْ يَكْتُبُوا الدَّرْسَ.
1) Ben, dersi yazabilirim.
2) Biz, dersi yazabiliriz.
3) Sen, dersi yazabilirsin.
4) Sen (byn), dersi yazabilirsin.
5) Siz, dersi yazabilirsiniz.
6) Onlar, dersi yazabilirler.
7) Siz (byn), dersi yazabilirsiniz.
8) Onlar (byn), dersi yazabilirler.
9) Öğrenciler (byn), dersi yazabilirler.
10) Öğrenciler, dersi yazabilirler.


not: “güç yetirme” fiil ile eylemin öznesi aynı kişi olmalıdır [yazarım + -ebilirim (yazmaya güç yetiririm) YANİ yazabilirim]

“güç yetirme” (-ebilmek) anlamında aşağıdaki fiiller de kullanılabilir fakat اِسْتَطَاعَ / يَسْتَطِيعُ fiilinin kullanımı çok yaygındır:

قَدَرَ / قَدِرَ ، يَقْدِرُ / يَقْدُرُ قُدْرَة | قَدَرَ عَلَى ...
تَمَكَّنَ يَتَمَكَّنُ تَمَكُّن | تَمَكَّنَ مِنْ .....

أَسْتَطِيعُ أَنْ أَكْتُبَ الدَّرْسَ. : أَسْتَطِيعُ كِتَابَةَ الدَّرْسِ.
أَقْدِرُ عَلَى أَنْ أَكْتُبَ الدَّرْسَ. : أَقْدِرُ عَلَى كِتَابَةِ الدَّرْسِ.
أَتَمَكَّنُ مِنْ أَنْ أَكْتُبَ الدَّرْسَ. : أَتَمَكَّنُ مِنْ كِتَابَةِ الدَّرْسِ.

DERSİ YAZABİLİRİM.

16 Ocak 2017 Pazartesi

Yaygın kullanımlı fiiller 6 (أَصَابَ) isabet ettirmek, vurmak, tutturmak (ıskalamamak)


Yaygın kullanımlı fiiller 6 (
أَصَابَ) isabet ettirmek, vurmak, tutturmak (ıskalamamak)
أَصَابَ الصَّيْدُ الْهَدَفَ. مَا أَخْطَأَ الصَّيْدُ الْهَدَفَ.
Avcı, hedefi tutturdu (hedefe isabet ettirdi). Avcı, hedefi ıskalamadı.

ASÂBE fiilinin “hastalanmak, üşümek” gibi anlamlarda kullanımına dair aşağıdaki açıklama, lüzum üzerine yapılmıştır:

Arapçada أصَابَنِي الْمَرَضُ gibi bir ifadeyle sıklıkla karşılaşılır. Türkçede “Ben hastalandım” deriz. Aynı anlama gelen Arapça ifade ise Türkçe mantıkla özne-nesne ilişkisi açısından yaklaştığımızda “Hastalık, beni vurdu/bana isabet ettirdi” demek olur.
ASÂBE fiili müteaddi (direkt geçişli) bir fiildir. Bu fiille “Meyveler üşüdü” demek için, zihnimizde “Meyveleri soğuk vurdu / Soğuk meyveleri vurdu” şeklinde bir anlam bulunması lazım.
1) أصَابَ الْبَرْدُ الْفَوَاكِهَ.
1) Meyveleri soğuk vurdu / Soğuk meyveleri vurdu (YANİ meyveler üşüdüler).

Malum çatılı (etken çatılı) olan ASÂBE fiili aynı anlamda meçhul çatılı (edilgen çatılı) olarak da kullanılabilir fakat bu sefer, meyveler merfu isim (özne) olarak gelir, soğuk ismi ise Bİ harf-i cerrinden sonra mecrur isim olmalıdır.
1) أُصِيبَتْ الْفَوَاكِهُ بِالْبَرْدِ.
1) Meyveler, soğuk tarafından vuruldu (YANİ meyveler üşüdüler).

Aşağıdaki cümlelerde de aynı mantığı bulmak mümkündür.
1) أَصَابَنِي الْبَرْدُ. : أُصِبْتُ بِالْبَرْدِ.
2) أَيْنَ كُنْتَ؟ هَلْ أَصَابَكَ الْمَرَضُ؟ : أَيْنَ كُنْتَ؟ هَلْ أُصِبْتَ بِالْمَرَضِ؟
1) Soğuk beni vurdu: Soğukla vuruldum (yani: ÜŞÜDÜM).
2) Neredeydin? Seni hastalık mı vurdu? Neredeydin? Sen hastalıkla mı vuruldun? (yani: NEREDEYDİN? HASTA MI OLDUN?)


Yaygın kullanımlı fiiller 5 (A'CEBE / أَعْجَبَ) hoşlanmak / beğenmek


Yaygın kullanımlı fiiller 5 (A'CEBE / أَعْجَبَ) hoşlanmak / beğenmek

 A'CEBE (أَعْجَبَ) fiili, Türkçedeki "beğenmek, hoşlanmak, hoşuna gitmek" anlamlarında kullanılabilir. Fakat özne-nesne ilişkisi açısından Türkçe mantıkla yaklaşıldığında bu fiili Arapça cümlede doğru kullanmak mümkün değildir. Örneğin, Türkçe "Ali, Ayşe'yi beğendi" ya da "Ali, Ayşe'den hoşlandı" cümlelerinde Ali ÖZNE, Ayşe ise NESNE'dir. Arapça cümle kurarken de Ali’yi özne, Ayşe’yi nesne yapacak olursak, cümlenin anlamı tamamen değişecek; tam tersi bir anlam ortaya çıkacaktır.
1) أَعْجَبَ عَلِيٌّ عَائِشَةَ.
2) أَعْجَبَتْ عَائِشَةُ عَلِيّاً.
1) Ayşe, Ali’yi beğendi (Ayşe, Ali’den hoşlandı YA DA Ali, Ayşe’nin hoşuna gitti).
2) Ali, Ayşe’yi beğendi (Ali, Ayşe’den hoşlandı YA DA Ayşe, Ali’nin hoşuna gitti).

Yukarıdaki iki cümleden anlaşılan şudur: A’CEBE, müteaddi (direkt geçişli) bir fiildir. A’cebe fiilinin faili (merfû ismi: özne) beğenilen, mefulün bihi (mansûb ismi: nesne) ise beğenendir. Diğer bir ifadeyle A’cebe fiilinin faili (merfû ismi: özne) hoşlanılan, mefulün bihi (mansûb ismi: nesne) ise hoşlanandır.

A’CEBE fiiline özne-nesne ilişkisi açısından Türkçe mantıkla yaklaşacak olursak bu fiile “ŞAŞIRTMAK, AKLINI BAŞINDAN ALMAK” anlamını vermek yerinde olacaktır.
1) أَعْجَبَ عَلِيٌّ عَائِشَةَ.
2) أَعْجَبَتْ عَائِشَةُ عَلِيّاً.
1) Ali, Ayşe’yi şaşırttı / Ali, Ayşe’nin aklını başından aldı. (YANİ: Ayşe, Ali’yi beğendi)
2) Ayşe, Ali’yi şaşırttı / Ayşe, Ali’nin aklını başından aldı. (YANİ: Ali, Ayşe’yi beğendi)
Bu mantıkla yaklaşıldığında şunu bilmek lazım:
Şaşırtan: BEĞENİLEN ve HOŞLANILAN kişidir.
Şaşırtılan/şaşıran ise BEĞENEN ve HOŞLANAN kişidir.

İlave Örnekler:
3) أَعْجَبَ الرَّبِيعُ الْفَلَّاحَ.
4) أَعْجَبَتْ اللَّوْحَةُ الضُّيُوفَ.
5) أَعْجَبَ الْقَلَمُ الْأَحْمَرُ الطِّفْلَ.
6) أَعْجَبَتْ نَتَائِجُ الْاِمْتِحَانِ الطُّلَّابَ.
3) Çiftçi, ilkbaharı beğendi.
4) Misafirler, tabloyu beğendiler (Misafirler, tablodan hoşlandılar).
5) Çocuk, kırmızı kalemi beğendi.
6) Öğrenciler, sınavın sonuçlarını beğendiler.

ARAPÇA BAŞKA BİR ALTERNATİF ANLATIM:
Yukarıda zikrettiğimiz bütün cümlelerde A’CEBE fiili malum çatılıdır (etken çatılı). A’CEBE fiili meçhûl çatılı (edilgen çatılı) olarak da aynı anlamda kullanılabilir fakat, beğenen/hoşlanan MERFU İSİM olarak gelir, beğenilen/hoşlanılan ise Bİ harf-i cerrinden sonra MECRUR İSİM olarak gelir.
1) أُعْجِبَتْ عَائِشَةُ بِعَلِيٍّ.
2) أُعْجِبَ عَلِيٌّ بِعَائِشَةَ.
3) أُعْجِبَ الْفَلَّاحُ بِالرَّبِيعِ.
4) أُعْجِبَ الضُّيُوفُ بِاللَّوْحَةِ.
5) أُعْجِبَ الطِّفْلُ بِالْقَلَمِ الْأَحْمَرِ.
6) أُعْجِبَ الطُّلَّابُ بِنَتَائِجِ الْاِمْتِحَانِ.
1) Ayşe, Ali’yi beğendi (Ayşe, Ali’den hoşlandı).
2) Ali, Ayşe’yi beğendi (Ali, Ayşe’den hoşlandı).
3) Çiftçi, ilkbaharı beğendi.
4) Misafirler, tabloyu beğendiler (Misafirler, tablodan hoşlandılar).
5) Çocuk, kırmızı kalemi beğendi.
6) Öğrenciler, sınavın sonuçlarını beğendiler.


Not: Yukarıdaki örneğin 1 nolu cümleyi Türkçe mantıkla “Ayşe, Ali tarafından şaşırtıldı” şeklinde anlayıp, demek ki “Ayşe, Ali’yi beğendi” demek mümkündür. Çünkü şaşıran beğenen/hoşlanan, şaşırtan ise beğenilen/hoşlanılandır.


10 Ocak 2017 Salı

yaygın ism-i mef'ûl kalıpları ve kullanımları


yaygın ism-i mef'ûl kalıpları ve kullanımları

Fiillerin, her şeyden önce, malum (etken) ve meçhûl (edilgen) çatılı olmak üzere iki temel siygasının olduğunu bilmek lazım.
1) الطَّالِبُ كَتَبَ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
2) الطَّالِبُ يَكْتُبُ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.

3) الدَّرْسُ كُتِبَ فِي الْبَيْتِ.
4) الدَّرْسُ يُكْتَبُ فِي الْبَيْتِ.
1) Öğrenci, evde dersi yazdı.
2) Öğrenci, evde dersi yazıyor.

3) Ders, evde yazıldı.
4) Ders, evde yazılıyor.

İsm-i mef'ûl, fiillerden, eylemden etkileneni, eylemin, üzerinde gerçekleştiği kişiyi/şeyi göstermek üzere belli kalıplarda türetilen bir isimdir. Örneğin, Türkçede "yazıl-" eyleminden eylemden etkileneni ya da eylemin, üzerinde gerçekleştiği kişiyi/şeyi göstermek üzere "YAZILAN" ismi türetilir.

NOT: İsm-i fâil ile malum çatılı (etken) muzari fiil; ism-i mef'ûl ile meçhul çatılı (edilgen) muzari fiil arasında yakın bir ilişki vardır. İsm-i fâiller malum çatılı fiillerden türetilirken ve anlam ve kullanım açısından onlara benzerken, ism-i mef'ûller de meçhul çatılı fiillerden türetilir ve anlam ve kullanım açısından onlara benzer. Diğer bir ifadeyle malum çatılı bir fiilin sıfat-ismi o fiilin ism-i fâili iken; meçhul çatılı bir fiilin sıfat-ismi o fiilin ism-i mef'ûlüdür (Örneğin, "Yarat-" fiilinin sıfat-isminin "yaratan", "yaratıl-" fiilinin sıfat-isminin ise "yaratılan" olması gibi).

Arapçada ism-i mef'ûl;
a) üç kök harfli yalın (mücerret) fiillerden MEF'ÛL (مَفْعُول) vezninde türetilir.
كُتِبَ ـ مَكْتُوبٌ ، فُهِمَ ـ مَفْهُومٌ ، جُلِسَ عَلَيْهِ ـ مَجْلُوسٌ عَلَيْهِ
yazıldı - yazılan , anlaşıldı - anlaşılan , üzerine oturuldu - üzerine oturulan

خُرِجَ مِنْهُ ـ مَخْرُوجٌ مِنْهُ ، جُمِعَ ـ مَجْمُوعٌ ، قُرِئَ ـ مَقْرُوءٌ ....
ordan çıkıldı - kendisinden çıkılan, toplandı - toplanan, okundu - okunan

b) DİĞER tüm fiillerden (yani üç kök harfli arttırılmış (mezid) fiillerden, dört kök harfli yalın fiillerden ve dört kök harfli arttırılmış fiillerden) ise malum muzari fiil çekiminde; muzarilik harfinin dammeli mim ile değiştirilmesi ve sondan bir önceki harfin fethalı yapılmasıyla elde edilir. YA DA meçhûl siygalı muzari fiilin muzarilik harfinin dammeli mim ile değiştirilmesi yeterlidir. Dolayısıyla mücerret ve mezid fiil bâblarının mazi ve muzari çekimlerinin önceden bilinmesi gerekiyor.

يُخْرَجُ ـ مُخْرَجٌ ، يُدْخَلُ ـ مُدْخَلٌ ، يُنْزَلُ ـ مُنْزَلٌ
çıkarılıyor - çıkarılan, girdiriliyor - girdirilen, indiriliyor - indirilen 

يُجْبَرُ ـ مُجْبَرٌ ، يُسْعَدُ ـ مُسْعَدٌ ، يُجْلَسُ ـ مُجْلَسٌ
mecbur bırakılıyor - mecbur bırakılan, mutlu ediliyor - mutlu edilen, oturtuluyor - oturtulan

يُرْسَلُ ـ مُرْسَلٌ ، يُرْسَلُ إليهِ ـ مُرْسَلٌ إليهِ
gönderildi - gönderilen, ona gönderildi - kendisine gönderilen ...

يُشاهَدُ ـ مُشَاهَدٌ ، يُشاوَرُ ـ مُشَاوَرٌ ، يُحَارَبُ ـ مُحَارَبٌ
izleniyor - izlenen, danışılıyor - danışılan, savaşılıyor - savaşılan

يُدَافَعُ ـ مُدَافَعٌ ، يُكَاتَبُ ـ مُكَاتَبٌ
savunuluyor-savunulan, yazışılıyor - yazışılan

يُنَزَّلُ ـ مُنَزَّلٌ ، يُبَشَّرُ ـ مُبَشَّرٌ، يُرَتَّبُ ـ مُرَتَّبٌ
indiriliyor-indirilen, müjdeleniyor-müjdelenilen, düzenleniyor-düzenlenen (düzenli)

يُدَرَّسُ ـ مُدَرَّسٌ ، يُعَلَّمُ ـ مُعَلَّمٌ ، يُقَبَّلُ ـ مُقَبَّلٌ
öğretiliyor-öğretilen (kişi ve şey), öğretiliyor - öğretilen (kişi ve şey), öpülüyor - öpülen

يُتَكَلَّمُ ـ مُتَكَلَّمٌ ، يُتَعَلَّمُ ـ مُتَعَلَّمٌ
konuşuluyor-konuşulan, öğreniliyor-öğrenilen, 

يُتَخَرَّجُ فِيهِ ـ مُتَخَرَّجٌ فِيهِ، 
orada mezun olunuyor - mezun olunan (yer),

يُشْتَرَكُ فِيهِ ـ مُشْتَرَكٌ فِيه ، يُنْتَظَرُ ـ مُنْتَظَرٌ ، 
ona katılınıyor ( iştirak ediliyor) - kendisine katılınan (iştirak edilen), bekleniyor - beklenilen

يُدَحْرَجُ ـ مُدَحْرَجٌ ، يُزَلْزَلُ ـ مُزَلْزَلٌ ، 
yuvarlanıyor-yuvarlanan, sarsılıyor - sarsılan

يُشْمَأَزُّ مِنْهُ ـ مُشْمَأَزٌّ مِنْهُ
ondan tiksiniliyor - kendisinden tiksinilen

not: meçhul fiilin naib-i faili şibih cümlesi (car-mecrur) ise ism-i mef'ûl türetilirken harf-i cerri de birlikte kullanılır.

ÖNEMLİ: İsm-i mef'ûl, nesne ile fiil arasındaki ilişkiyi gösterir. O sebeple, bir fiil, direkt nesne aldığında fiilin ism-i mef'ûlü yalın olarak harfi cersiz elde edilir. Fakat, nesnesini harf-i cerle vasıtasıyla aldıysa ya da mef'ûlün fîh öğesinden bahsederken ism-i mef'ûlünün sonuna fîh, mef'ûlün lieclih öğesinden bahsederken ise ism-i mef'ûlünün sonuna "+leh" veya "+lieclih" veyahut "+min eclih" eklenmelidir.

Öğrenci, sabah, evden, okula çıktı.
Öğrenci: çıkan / sabah: (içinde) çıkılan (zaman) / evden: (kendisinden) çıkılan (yer) / okula: (kendisine) çıkılan yer...
خَرَجَ الطَّالِبُ مِنَ الْبَيْتِ صَبَاحاً إلَى الْمَدْرَسَةِ.
الطالبُ: خَارِجٌ
البيتُ مَخْرُوجٌ مِنْهُ
صباح: مَخْرُوجٌ فِيهِ
المدرسة : مَخْرُوجٌ إلَيْهَا


اِسْتَذْكَرَ الطَّالِبُ دُرُوسَهُ أَمْسِ فِي الْبَيْتِ لِلنَّجَاحِ في الاِمْتِحَانِ.
الطالبُ: مُسْتَذْكِر
دُرُوسه: مُسْتَذْكَرَةٌ 
أَمْسِ: مُسْتَذْكَرٌ فِيهِ 
البيتُ: مُسْتَذْكَرٌ فِيهِ
النَّجَاح: مُسْتَذْكَرٌ مِنْهُ/لَهُ/لِأَجْلِهِ
Öğrenci, sınavda başarılı olmak için dün, evde, derslerine çalıştı.
öğrenci: çalışan / dersler: çalışılan / dün: içinde çalışılan (zaman), ev: içinde çalışılan (mekan), sınavda başarılı olmak için: eylemin yapılma sebebi

İsm-i Mef'ûl Kalıplarının Kullanımları:
1) İsm-i mef'ûl kalıpları, cümle içinde tek bir öğeye karşılık kullanılabilir. İsm-i mef'ûl kalıplarında elde edilen bazı isimlerin fiil yönü tamamen unutularak salt isim haline gelmiş olabilirler. Meslek sahipleri için kullanılan isimler bu türdendir (yazar, dinleyici, konuşmacı, savaşçı ... gibi).
هَذَا مَكْتُوبٌ طَوِيلٌ.
هَذَا رَجُلٌ مَشْهُورٌ.

2) İsm-i mef'ûl kalıpları, fiil gibi cümle öğesi alarak (aldığı öğelerle birlikte) tek bir öğeye karşılık kullanılabilir. Bu yönüyle ism-i mef'ûller, yargı bildiren fiil cümlelerini isimleştirmenin (tek bir kavram haline getirmenin) bir yoludur. Fiil gibi öğe alan ismi mef'ûllerin fiil yönü ağırlık basar; bu sebeple, ism-i mef'ûlleri Türkçeye -çoğu kere- meçhûl muzari fiil gibi tercüme ederiz.

الطَّالِبُ مُنْتَظَرٌ أَمَامَ الصَّفِّ.
Öğrenci, sınıfın önünde bekleniyor.

3) İsm-i mef'ûlün de haber, sıfat ve hâl olarak kullanımı mümkündür.

الطَّالِبُ مَضْرُوبٌ خَارِجَ الْحَدِيقَةِ.
Öğrenci, bahçenin dışında dövülüyor (HABER).
رَأَيْتُ الطَّالِبَ الْمَضْرُوبَ خَارِجَ الْحَدِيقَةِ.
Bahçenin dışında dövülen (SIFAT) öğrenciyi gördüm.
رَأَيْتُ الطَّالِبَ مَضْرُوباً خَارِجَ الْحَدِيقَةِ.


Öğrenciyi, bahçenin dışında dövülürken (HAL) gördüm.

Not: Meçhûl çatılı fiillerle ism-i mef'ûl arasında yakın bir ilişki vardır. Hatta, haber, sıfat, hâl gibi tek bir öğeye karşılık gelen tüm meçhûl muzari fiillerin yerine ism-i mef'ûlleri YA DA tam tersine haber, sıfat, hâl gibi tek bir öğeye karşılık gelen tüm ism-i mef'ûllerin yerine meçhûl muzari fiilleri koymak mümkündür. Aşağıdaki örneklerde, yukarıdaki cümlelerde sıfat, hal ve haber olarak gelen ism-i mef'ûl yerine meçhûl muzari siygaları konulmuştur.

الطَّالِبُ يُضْرَبُ خَارِجَ الْحَدِيقَةِ.
Öğrenci, bahçenin dışında dövülüyor (HABER).
رَأَيْتُ الطَّالِبَ الَّذِي يُضْرَبُ خَارِجَ الْحَدِيقَةِ.
Bahçenin dışında dövülen (SIFAT) öğrenciyi gördüm.
رَأَيْتُ الطَّالِبَ يُضْرَبُ خَارِجَ الْحَدِيقَةِ.


Öğrenciyi, bahçenin dışında dövülürken (HAL) gördüm.


Meçhul muzari fiilin kullanımlarından
İsm-i mef’ûlün kullanımlarından
الطعامُ يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
الطعامُ مَطْبُوخٌ فِي الْمَطْبَخِ.
Yemek, mutfakta pişiriliyor.
رَأَيْتُ طَعَاماً يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
رَأَيْتُ طَعَاماً مَطْبُوخاً فِي الْمَطْبَخِ.
Mutfakta pişirilen (pişirilmekte olan) bir yemek gördüm.
رَأَيْتُ الطَّعَامَ يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
رَأَيْتُ الطَّعَامَ مَطْبُوخاً فِي الْمَطْبَخِ.
Yemeği mutfakta pişirilirken (pişirilmekte iken) gördüm.
رَأَيْتُ الطَّعَامَ الَّذِي يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
رَأَيْتُ الطَّعَامَ الْمَطْبُوخَ فِي الْمَطْبَخِ.
Mutfakta pişirilen (pişirilmekte olan) yemeği gördüm.
أَشَرْتُ إِلَى طَعَامٍ يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
أَشَرْتُ إِلَى طَعَامٍ مَطْبُوخٍ فِي الْمَطْبَخِ.
Mutfakta pişirilen (pişirilmekte olan) bir yemeğe işaret ettim.
أَشَرْتُ إِلَى الطَّعَامِ الَّذِي يُطْبَخُ فِي الْمَطْبَخِ.
أَشَرْتُ إِلَى الطَّعَامِ الْمَطْبُوخِ فِي الْمَطْبَخِ.
Mutfakta pişirilen (pişirilmekte olan) yemeğe işaret ettim.
مَطْبُوخ : يُطْبَخُ
يُطْبَخُ: مَطْبُوخ
الْمَطْبُوخ : الَّذِي يُطْبَخُ
الَّذِي يُطْبَخُ: الْمَطْبُوخ

Not: Tüm müştak isimler, murap isimlerdir; cümle içinde bulunduğu yere göre merfu, mansup ya da mecrur olurlar; irabına uygun olarak farklı hareke alırlar… Oysa fiiller, mebni konumunda kalıp ifadelerdir ve mahallen irap edilirler. Denklik ifadelerinde fiillerin harekesinde herhangi bir değişiklik yokken, müştak isimlerin harekelerinin, bulunduğu yere göre değişmesi bundan kaynaklanmaktadır.


Not: Müştak sıfat isimlerde -özellikle geçmiş- zaman ifadesi yoktur; o yüzden, isimleri, muzari fiillere DENK kabul ettik. Eğer geçmiş zaman bildirdiğine dair ek bir açıklama varsa cümlede, isimleri, mazi fiillere de denk olarak görebiliriz/kullanabiliriz.

NOT: Fiil meçhûl siygaya dönüştürüldüğünde mef'ûlün bih sarîh öğesi (o yoksa mef'ûlün bih gayr-ı sarîh öğesi, o da yoksa diğer mef'ûl öğelerden biri) meçhûl siygalı fiilin MERFÛ İSMİ olacağından, meçhûl siygalı fiillerin mef'ûl sayısı, malum siygalı fiillerin mef'ûl sayısından BİR eksiktir. Aynı durum, meçhûl siygalı fiillerin sıfat-isme dönüşmüş hali olan ism-i mef'ûller için de söz konusudur.

Not: Sadece fiil cümlesinde fiilin yerine ism-i mef'ûl koymak, teknik açıdan mümkün görünmemektedir. Çünkü fiiller, merfu isimleri (failleri) ile birlikte yargı bildirirler. Oysa ismi mef'ûller, merfu öğeleriyle birlikte yargı bildirmezler; aksine kelime grubu oluştururlar ve kavram bildirirler.

İsm-i mef'ûllerin, lafzî izafette (çakma izafette) muzaf olarak kullanımı da mümkündür. Bu durumda ism-i mef'uller, nâib-i failine muzaf olmuş olurlar.
مَكْسُورُ الْقَلَمِ
kalemi kırık / kırık kalemli

مُسْتَحِيلُ الحَلّ
çözümü imkansız

* Ecvef sülasi mücerret fiilden elde edilen ism-i mef'ûllere örnekler:
قِيلَ ـ مَقُولٌ ، بِيعَ ـ مَبِيعٌ ، سِيرَ فِيهِ ـ مَسِيرٌ فِيهِ ، نِيمَ فِيهِ ـ مَنُومٌ فِيهِ
denildi - denilen , satıldı - satılan , içinde yüründü - (içinde) yürünülen , (içinde) uyundu - (içinde) uyunulan

not: meçhul fiilin naib-i faili şibih cümlesi (car-mecrur) ise ism-i mef'ûl türetilirken harf-i de birlikte kullanılır.

* Mudaaf sülasi mücerret fiilden elde edilen ism-i mef'ûllere örnekler:
مُرَّ بِهِ ـ مَمْرُورٌ بِهِ ، سُرَّ ـ مَسْرُورٌ ،
مُدَّ ـ مَمْدُودٌ ، دُلَّ عَلَيْهِ ـ مَدْلُولٌ عَلَيْهِ
ona uğrandı - (kendisine) uğranılan , sevindirildi - sevindirilen ,
uzatıldı (yayıldı)-uzatılan (yayılan), kendisine delalet edildi - kendisine delalet edilen

* Nâkıs sülasi mücerret fiilden elde edilen ism-i mef'ûllere örnekler:
رَمَى ـ مَرْمِيّ ، دَعَا ـ مَدْعُوٌّ ، قَلَى ـ مَقْلِيٌّ ، نَسِيَ ـ مَنْسِيٌّ
attı-atılan, davet etti-davet edilen, kızarttı-kızartılan, unuttu-unutulan

* Misal sülasi mücerret fiilden elde edilen ism-i mef'ûllere örnekler:
وَصَلَ إليه ـ مَوْصُولٌ إليهِ ، وَعَدَهُ ـ مَوْعُودٌ ، وَعَدَ بِهِ ـ مَوْعُودٌ بِهِ
oraya/ona ulaşıldı-kendisine ulaşılan, ona vadedildi-kendisine vadedilen, vadedildi-vadedilen

not: meçhul fiilin naib-i faili şibih cümlesi (car-mecrur) ise ism-i mef'ûl türetilirken harf-i cerri de birlikte kullanılır.

ÖNEMLİ NOT:
Arapça "yazıldı", "yazılıyor" demesini biliyor fakat "YAZILAN" demesini bilmiyorsak, yani ;كُتِبَ ve يُكْتَبُ demesini biliyor fakat ism-i mef'ûl kalıbında ُالْمَكْتُوب demesini bilmiyorsak, bunu الَّذِي كُتِبَ (yazılan: yazılmış olan) ya da الَّذِي يُكْتَبُ (yazılan: yazılıyor olan/yazılacak olan) terkibiyle ifade edebiliriz. Kastettiğimiz kişi/şey (yazılan), müennes ise الْمَكْتُوبَةُ demek lazım. Eğer bunu diyemiyorsak o zaman الَّتِي تُكْتَبُ diyebilmek lazım.

BU AÇIKLAMADAN ÇIKAN SONUÇ ŞU: Bir fiilden "eylemden etkilenen / eylemin, kendisi üzerinde gerçekleştiği kişi/şey" anlamında bir isim türetmek istiyorsak bunu ya o fiilin ism-i mef'ûl kalıbını elde ederek yaparız ya da o meçhûl çatılı fiilin önüne, kastedilen kişinin müzekker ya da müennes, tekil, ikil ya da çoğul oluşuna göre ELLEZİ, ELLETİ ... gibi ism-i mevsul getiririz.

Not: Bütün bu örnekler gösteriyor ki nitelik bildiren müştak isimleri, fiil gibi kullanabilmek için öncelikle içinde fiilin de geçtiği cümleyi kurabilmek gerekiyor. Cümle kurulduktan sonra fiilin yerine nitelik bildiren müştak ismini koymak çok kolay. Tabii, fiilden müştak isim türetme kalıplarını biliyorsak L.

yaygın ism-i fail kalıpları ve kullanımları

yaygın ism-i fail kalıpları ve kullanımları

Fiillerin, her şeyden önce, malum (etken) ve meçhûl (edilgen) çatılı olmak üzere iki temel siygasının olduğunu bilmek lazım.
1) الطَّالِبُ كَتَبَ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
2) الطَّالِبُ يَكْتُبُ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
3) الدَّرْسُ كُتِبَ فِي الْبَيْتِ.
4) الدَّرْسُ يُكْتَبُ فِي الْبَيْتِ.

1) Öğrenci, evde dersi yazdı.
2) Öğrenci, evde dersi yazıyor.
3) Ders, evde yazıldı.
4) Ders, evde yazılıyor.

İsm-i fâil, fiillerden, eylemi gerçekleştireni göstermek üzere belli kalıplarda türetilen bir isimdir. Örneğin, Türkçede "yaz-" eyleminden eylemi gerçekleştireni göstermek üzere "YAZAN" ismi türetilir.

Arapçada ism-i fâil;
a) üç kök harfli yalın (mücerret) fiillerden FÂİL (فَاعِل) vezninde türetilir.
كَتَبَ ـ كَاتِب ، فَهِمَ ـ فَاهِم ، جَلَسَ ـ جَالِس ، دَخَلَ ـ دَاخِل، خَرَجَ ـ خَارِج ....
yazdı - yazan , anladı - anlayan , oturdu - oturan , girdi - giren , çıktı - çıkan ...

b) DİĞER tüm fiillerden [yani üç kök harfli arttırılmış (mezid) fiillerden, dört kök harfli yalın fiillerden ve dört kök harfli arttırılmış fiillerden] ise malum muzari fiil çekiminde; muzarilik harfinin dammeli mim ile değiştirilmesi ve sondan bir önceki harfin kesralı yapılmasıyla elde edilir (baştaki dammeli mim ile sondan bir önceki kesralı aynel fiil arasında kalan diğer tüm harekeliler, fethalıdır). Dolayısıyla özellikle mezid fiil bâblarının mazi ve muzari çekimlerinin önceden bilinmesinde, bâbların kalıplarının bir an önce ezberlenmesinde yarar var (bkz. fiil babları).
يُخْرِجُ ـ مُخْرِج ، يُدْخِل ـ مُدْخِل ، يُنْزِلُ ـ مُنْزِل ، يُجْبِرُ ـ مُجْبِر ، 
يُسْعِدُ ـ مُسْعِد ، يُجْلِسُ ـ مُجْلِس
çıkarıyor-çıkaran, içeri sokuyor - içeri sokan, indiriyor-indiren, zorluyor-zorlayan

يُشاهِدُ ـ مُشَاهِد ، يُشاوِرُ ـ مُشَاوِر ، يُحَارِبُ ـ مُحَارِب ، يُدَافِعُ ـ مُدَافِع ، يُكَاتِبُ ـ مُكَاتِب
izliyor-izleyen (izleyici/seyirci), danışıyor-danışan, savaşıyor-savaşan (savaşçı), savunuyor-savunan, yazışıyor-yazışan

يُنَزِّلُ ـ مُنَزِّل ، يُبَشِّرُ ـ مُبَشِّر، يُرَتِّبُ ـ مُرَبِّب ، يُدَرِّسُ ـ مُدَرِّس ، يُعَلِّمُ ـ مُعَلِّم ، يُقَبِّلُ ـ مُقَبِّل
indiriyor-indiren, müjdeliyor-müjdeleyen (müjdeci), düzenliyor-düzenleyen, ders veriyor/öğretiyor-ders veren/öğreten (öğretmen), öğretiyor-öğreten, öpüyor-öpen

يَتَكَلَّمُ ـ مُتَكَلِّم ، يَتَعَلَّمُ ـ مُتَعَلِّم ، يَتَنَصَّرُ ـ مُتَنَصِّر، يَتَخَرَّجُ ـ مُتَخَرِّج 
konuşuyor-konuşan (konuşmacı), öğreniyor-öğrenen, hıristiyanlaşıyor-hıristiyanlaşmış (hıristiyan), mezun oluyor-mezun olan (mezun)

يَتَقَاعَدُ ـ مُتَقَاعِد ، يَتَجَاهَلُ ـ مُتَجَاهِلٌ
emekli oluyor - emekli, bilmezden geldi-bilmezden gelen

يَشْتَرِكُ ـ مُشْتَرِك ، يَنْتَظِرُ ـ مُنْتَظِر ، 
katılıyor-katılan (katılımcı, abone), bekliyor-bekleyen

يَنْكَسِرُ ـ مُنْكَسِر ، يَنْقَطِعُ ـ مُنْقَطِع ، يَنْقَلِبُ ـ مُنْقَلِب ، 

kırılıyor - kırılan (kırık), kesiliyor-kesik, ters yüz oluyor-tersyüz olmuş

يَحْمَرٌّ ـ مُحْمَرٌّ

kırmızılaşıyor-kırmızılaşmış

يَحْمَارُّ ـ مُحْمَارٌّ
kıpkırmızılaşıyor - kıpkırmızı

يُدَحْرِجُ ـ مُدَحْرِج ، يُزَلْزِلُ ـ مُزَلْزِل ، 
yuvarlıyor - yuvarlayan, sallıyor (sarsıyor) - sallayan

يَتَدَحْرَجُ ـ مُتَدَحْرِج ، يَتَزَلْزَلُ ـ مُتَزَلْزِل ، 

yuvarlanıyor-yuvarlanan, sarsılıyor (sallanıyor)-sarsılan

يَطْمَئِنُّ ـ مُطْمَئِنّ 
içi rahat oluyor-içi rahatlamış (mutmain)

İsm-i Fail Kalıplarının Kullanımları:
1) İsm-i fâil kalıpları, cümle içinde tek bir öğeye karşılık kullanılabilir. İsm-i fâil kalıplarında elde edilen bazı isimlerin fiil yönü tamamen unutularak salt isim haline gelmiş olabilirler. Meslek sahipleri için kullanılan isimler bu türdendir (yazar, dinleyici, konuşmacı, savaşçı ... gibi).

حَسَنٌ كَاتِبٌ. عَلِيٌّ مُهَنْدِسٌ. أَبِي مُدَرِّسٌ. أُمِّي مُعَلِّمٌ.
Hasan, bir yazar. Ali, bir mühendis. Babam, öğretmen. Annem, öğretmen.

الْمُدِيرُ فِي مَكْتَبِهِ. الْمُضِيفُ فِي الطَّائِرَةِ. الْمُمَرِّضَةُ فِي الْمُسْتَشْفَى.
Müdür, ofisinde. Host, uçakta. Hemşire, hastanede.

مُسَاعِدُ الْمُدِيرِ يَتَكَلَّمُ فِي الصَّفِّ.
Müdür yardımcısı, sınıfta konuşuyor.

كَاتِبُ الرِّوَايَةِ مَشْهُورٌ.
Romanın yazarı, meşhurdur.

اللَّاعِبُ سَجَّلَ هَدَفاً وَنَالَ فَرِيقُه الْمُبَارَاةَ.
Oyuncu, gol attı (gol kaydetti) ve takımı, maçı kazandı.

2) İsm-i fâil kalıpları, fiil gibi cümle öğesi alarak (aldığı öğelerle birlikte) tek bir öğeye karşılık kullanılabilir. Bu yönüyle ism-i failler, yargı bildiren fiil cümlelerini isimleştirmenin (tek bir kavram haline getirmenin) bir yoludur. Fiil gibi öğe alan ismi faillerin fiil yönü ağırlık basar; bu sebeple, ism-i fâilleri Türkçeye -çoğu kere- muzari fiil gibi tercüme ederiz.

الطَّالِبُ جَالِسٌ فِي الصَّفِّ. الطِّفْلُ نَائِمٌ الْآَنَ.
Öğrenci, sınıfta oturuyor. Bebek, şimdi uyuyor.

الطَّالِبُ كَاتِبٌ الدَّرْسَ فِي الْبَيْتِ.
Öğrenci, dersi evde yazıyor.

الْأُمُّ غَاسِلَةٌ مَلَابِسَ الْأَطْفَالِ الْمُتَّسِخَةَ فِي الْحَمَّامِ الآنَ.
Anne, şimdi, banyoda, çocukların kirli elbiselerini yıkıyor.

3) İsm-i fâilin haber, sıfat ve hâl olarak kullanımı çok yaygındır.

أَيْقَظَ الْمُدَرِّسُ الطَّالِبَ النَّائِمَ.
Öğretmen, uyuyan (SIFAT) öğrenciyi uyandırdı.

تَكَلَّمَ الْمُدَرِّسُ مُتَكَلِّماً. تَكَلَّمَ الْمُدَرِّسُ رَافِعاً صَوْتَهُ.
Öğretmen, sesini yükselterek (HAL) konuştu.

الْمُسَافِرُ مُنْتَظِرٌ وُصُولَ صَدِيقِهُ فِي الْمَطَارِ.
Yolcu, arkadaşının gelişini hava alanında bekliyor (HABER).

Not: Malum çatılı fiillerle ism-i fail arasında yakın bir ilişki vardır. Hatta, haber, sıfat, hâl gibi tek bir öğeye karşılık gelen tüm malum muzari fiillerin yerine ism-i fâilleri YA DA tam tersine haber, sıfat, hâl gibi tek bir öğeye karşılık gelen tüm ism-i fâillerin yerine malum muzari fiilleri koymak mümkündür. Aşağıdaki örneklerde, yukarıdaki cümlelerde sıfat, hal ve haber olarak gelen ism-i fâillerin yerine muzari siygaları konulmuştur.

أَيْقَظَ الْمُدَرِّسُ الطَّالِبَ الَّذِي يَنَامُ.
Öğretmen, uyuyan öğrenciyi uyandırdı.

تَكَلَّمَ الْمُدَرِّسُ يَرْفَعُ صَوْتَهُ.
Öğretmen, sesini yükselterek konuştu.

الْمُسَافِرُ يَنْتَظِرُ وُصُولَ صَدِيقِهُ فِي الْمَطَارِ.
Yolcu, arkadaşının gelişini hava alanında bekliyor.

Malum muzari fiilin kullanımlarından
İsm-i fâilin kullanımlarından
الطَّالِبُ يَكْتُبُ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
الطَّالِبُ كَاتِبٌ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
Öğrenci, dersini sınıfta yazıyor.
رَأَيْتُ طَالِباً يَكْتُبُ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
رَأَيْتُ طَالِباً كَاتِباً دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
Dersini sınıfta yazan bir öğrenci gördüm.
رَأَيْتُ الطَّالِبَ يَكْتُبُ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
رَأَيْتُ الطَّالِبَ كَاتِباً دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
Öğrenciyi dersini sınıfta yazarken gördüm.
رَأَيْتُ الطَّالِبَ الَّذِي يَكْتُبُ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
رَأَيْتُ الطَّالِبَ الكَاتِبَ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
Dersini sınıfta yazan öğrenciyi gördüm.
سَلَّمْتُ عَلَى طَالِبٍ يَكْتُبُ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
سَلَّمْتُ عَلَى طَالِبٍ كَاتِبٍ دَرْسَهُ فِي الصَّفِّ.
Dersini sınıfta yazan bir öğrenciye selam verdim.
سَلَّمْتُ عَلَى الطَّالِبِ الَّذِي يَكْتُبُ دَرْسَهُ
فِي الصَّفِّ.
سَلَّمْتُ عَلَى الطَّالِبِ الكَاتِبِ دَرْسَهُ
فِي الصَّفِّ.
Dersini sınıfta yazan öğrenciye selam verdim.
كَاتِب : يَكْتُبُ
يَكْتُبُ : كَاتِب
الْكَاتِب : الَّذِي يَكْتُبُ
الَّذِي يَكْتُبُ : الْكَاتِب

Not: Sadece fiil cümlesinde fiilin yerine ism-i fail koymak, teknik açıdan mümkün görünmemektedir. Çünkü fiiller, merfu isimleri (failleri) ile birlikte yargı bildirirler. Oysa ismi failler, merfu öğeleriyle birlikte yargı bildirmezler; aksine kelime grubu oluştururlar ve kavram bildirirler.

* Ecvef sülasi mücerret fiilden elde edilen ism-i fâillere örnekler:
قَالَ ـ قَائِل ، بَاعَ ـ بَائِع ، سَارَ ـ سَائِر ، نَامَ ـ نَائِم
dedi - diyen , sattı - satan (satıcı) , yürüdü - yürüyen , uyudu - uyuyan

* Mudaaf sülasi mücerret fiilden elde edilen ism-i fâillere örnekler:
مَرَّ ـ مَارٌّ ، سَرَّ ـ سَارٌّ ، ضَلَّ ـ ضَالٌّ ، دَلَّ ـ دَالّ
uğradı - uğrayan , sevindirdi - sevindiren (sevindirici) , yoldan çıktı (yolunu şaşırdı) - yoldan çıkan (yolunu şaşıran), yol gösterdi - yol gösteren

* Nâkıs sülasi mücerret fiilden elde edilen ism-i fâillere örnekler:
دَعَا ـ الدَّاعِي ، رَمَى ـ الرَّامِي ، سَقَى ـ السَّاقِي ، رَعَى ـ الرَّاعِي
davet etti - davet eden (davetçi), attı - atan, suladı-sulayan (sucu), güttü - güden (çoban)

* Mehmuz sülasi mücerret fiilden elde edilen ism-i fâillere örnekler:
أَخَذَ ـ آخِذٌ ، أَمَرَ ـ آمِرٌ ، سَأَلَ ـ سَائِلٌ ، قَرَأَ ـ قَارِئ ،
aldı - alan, emretti - emreden, sordu - soran, okudu - okuyan (okuyucu)

* Misal sülasi mücerret fiilden elde edilen ism-i fâillere örnekler:
وَصَلَ ـ وَاصِلٌ ، وَثِقَ ـ وَاثِق ، وَعَدَ ـ وَاعِد
ulaştı - ulaşan, güvendi - güvenen

* Lefîf sülasi mücerret fiilden elde edilen ism-i fâillere örnekler:
وَقَى ـ الْوَاقِي ، وَعَى ـ الْوَاعِي 
korudu - koruyan, kavradı (iyice anladı) - kavrayan (bilinçli)

NOT: İsm-i fâilleri, "-âni" ekiyle ikil, "-ûne" ekiyle düzenli eril çoğul, tâ-i marbûta ile müennes, "-ât" ekiyle ise düzenli dişil çoğul yapılabilir.
كَاتِبٌ ـ كَاتِبَانِ ـ كَاتِبُونَ / نَائِمٌ ـ نَائِمَانِ ـ نَائِمُونَ / وَاصِلٌ ـ وَاصِلَانِ ـ وَاصِلُونَ

ÖNEMLİ NOT:
Arapça "yazdı", "yazıyor" demesini biliyor fakat "YAZAN" demesini bilmiyorsak, yani ;كَتَبَ ve يَكْتُبُ demesini biliyor fakat ism-i fâil kalıbında الْكَاتِب demesini bilmiyorsak, bunu الَّذِي كَتَبَ (yazan: yazmış olan) ya da الَّذِي يَكْتُبُ (yazan: yazıyor olan/yazacak olan) terkibiyle ifade edebiliriz. Kastettiğimiz kişi (yazan), müennes ise الْكَاتِبَة demek lazım. Eğer bunu diyemiyorsak o zaman الَّتِي تَكْتُبُ diyebilmek lazım.

BU AÇIKLAMADAN ÇIKAN SONUÇ ŞU: bir fiilden "eylemi gerçekleştiren" anlamında bir isim türetmek istiyorsak bunu ya o fiilin ism-i fâil kalıbını elde ederek yaparız ya da o fiilin önüne, kastedilen kişinin müzekker ya da müennes, tekil, ikil ya da çoğul oluşuna göre ELLEZİ, ELLETİ ... gibi ism-i mevsul getiririz.